Salı, Temmuz 8, 2025
Google search engine
Ana Sayfa Blog Sayfa 19

KEMALİYE- ARAPGİR- DİVRİĞİ- ARGUVAN İLÇELERİ SARIÇİÇEK YAYLASI’NDA PLANLANAN RES’LER

Yazar: Eşref ATABEY 

Rüzgâr enerjisi, doğal ve tükenmez, fosil enerji kaynaklarındaki gibi çevre kirliliği yaratmayan enerji kaynağı olarak görülür. Ancak rüzgâr türbinlerinin tarla, mera, orman alanı gibi arazi kullanımına etkileri, aerodinamik gürültüleri nedeniyle kuş göçleri gibi habitata etkileri, havacılık haberleşmeleri, radyo ve televizyon yayınlarını etkileme nedeniyle elektromanyetik alan etkileri, görüntü ve estetik etkileriyle, balarısı ve arıcılık üzerine etkileri bulunur. 

Rüzgâr enerji santralleri (RES’ler) çevre kirliliği yaratmıyor diye bu durum, rüzgâr esen her tepeye bir rüzgâr türbini kurulacağı anlamına gelmemelidir. Karşınızda sürekli dönen, parlayan ve ses çıkaran dev pervaneleri görmek sinir bozucu değil mi?

Kemaliye, Arapgir, Divriği, Arguvan ilçeleri Sarıçiçek Yaylası’nda planlanan rüzgâr enerji santrali

Kemaliye, Divriği ve Arapgir ilçe sınırları içinde kalan alanlarda Sarıçiçek Yaylasını da içine alan bölgede Şağıluşağı Rüzgâr Enerji Santrali Projesi planlanmaktadır. ‘ÇED Başvuru Dosyası’ Erzincan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğünün web sayfası ÇED duyuruları kısmında ‘ÇED süreci başlayan’ kategorisinde 18.11.2022 tarihinde ilan edilmiştir.

Rüzgâr enerji santraline en yakın yerleşimler Kemaliye merkez, Sandık, Sırakonak, Çanakçı, Kekikpınar, Gözaydın,  Ağıl ve Dilli köyleri; Divriği ilçesine bağlı Çakmakdüzü, Çayören, Karşıkonak, Ağaçlıgöl, Beldibi ve Yeşilyol köyleri; Arapgir ilçesine bağlı Şağıluşağı, Taşdibek, Tarhan ve Sugeçti; Arguvan ilçesine bağlı Çakmak ve Elmatarla köyleridir.

 Planlanan santral sahası uydu fotoğrafında mavi gösterilen alan, Arguvan Çakmak Mahallesi ile Arapgir Tarhan Mahallesi arasındaki sırt boyunca birkaç km kuzeye devam ederek doğuya yönelmekte, Sarıçiçek Yaylası’nı boydan boya kat ederek, Kemaliye Subatan Mevkii’nde kuzeye doğru Sandık Köyü sırtlarında son bulmaktadır. Proje Tanıtım Dosyası’nda alanın yüzölçümü belirtilmemiş olup, 26 türbin planlanmıştır.

Bu proje alanı içinde aynı zamanda 27.5.2019 tarihinde ‘Nihai karar’ı ilan edilen, uydu fotoğrafında mavi noktalar alanı ve türbin numaralarıyla gösterilen, ‘Arapgir Rüzgâr Enerji Santrali Projesi’ alanı da olduğu anlaşılmaktadır. Şağıluşağı RES projesi ÇED raporunda bahsedilen ‘Alternatif Proje’, bu  Arapgir Rüzgâr Enerji Santrali Projesi alanı olmalıdır.

Şağıluşağı RES özellikleri

Sivas Divriği, Malatya Arapgir ve Arguvan ile Erzincan Kemaliye ilçeleri sınırları içinde kalan, 18.11.2022 tarihinde ÇED süreci başlayan Şağıluşağı Rüzgâr Enerji Santrali Projesinde 26 türbin planlanmaktadır. 3 adet türbin Sivas ilinde, 14 adet türbin Malatya ilinde ve 9 adet türbin Erzincan il sınırlarındadır. Alternatif projede 1 adet türbin Sivas ilinde, 2 adet türbin Malatya ilinde ve 23 adet türbin Erzincan il sınırlarındadır. Kurulu gücü 182 MWm / 80 MWe’dir [1].

Proje alanı “Çayır-mera” ve “orman”, alternatif yerleşimde tüm üniteler “Çayır-mera”, “tarım” ve “orman” gösteriminde yer almaktadır. Erzincan ilinde kurulacak olan ilk RES’tir.

Proje alanına en yakın yerleşimler; Sandık, Gözaydın, Sırakonak, Çanakçı, Çakmak, Şağıluşağı, Eğnir, Taşdibek, Tarhan, Sugeçti, Yeşilyol ve Çakmadüzü köyleridir. Bunlardan Arapgir ilçesi Sugeçti köyü ve Şağıluşağı köyü santral sahasına en yakın yerleşim merkezidir. Proje ömrü 49 yıl olup, yerleşimlere uzaklığı 300-600 m arasıdır [1].

Arapgir RES özellikleri

Sivas Divriği, Malatya Arapgir ve Arguvan ile Erzincan Kemaliye ilçeleri sınırları içinde yer alan Arapgir Rüzgâr Enerji Santrali’nde 20 türbin planlanmışkurulu gücü 48 MWm/48 MWe’dir. ÇED alanı 3443,46 ha ve ömrü 49 yıldır. [2]

Arapgir RES projesinde planlanan bazı türbin numaraları karşılaştırıldığında, Şağıluşağı RES projesi alanı içinde kaldığı ve ‘Alternatif Proje’ diye planlandığı anlaşılmaktadır. Bunu her iki proje alanındaki bazı tepelerdeki türbin numaralarını karşılaştırmasından anlıyoruz.

Rüzgâr enerji santrallerinin çevre ve insan sağlığına etkilerine geçmeden önce özel bir durumu olması dolayısıyla Kemaliye’de rüzgâr enerji santralleri dâhil hiçbir madencilik faaliyeti yapılmaması gerektiğinden bahsedeceğim.

Kemaliye ilçe sınırları içinde RES projesine izin verilmemeli… Peki, neden?

Kemaliye Hasret Gazetesi Temmuz 2022, 60ıncı sayısı [3] ile temizmekan.com4] portalında yayımlanan yazılarımda;

Kemaliye, Munzur Dağları batı bölümü sarp kayalıkların önünde, Fırat’ın Karasu Nehri kolu üzerinde, derin vadinin batı yamacında kurulmuş, muhteşem doğa güzelliği olan bir yerdirKemaliye’yi özel kılan; Jeolojik yapısı, coğrafi konumu, muhteşem doğası, Karasu Nehri’nin Munzur kireçtaşı kütlesini kazıyarak oluşturduğu kanyonu, fauna ve florası, doğa tarihi ve kültürüdür. Kemaliye (Eğin); Tarihi Kentler Birliğinin kurucu üyesidir. ÇEKÜL Vakfı’nın “7 Bölge 7 Kent” projesinde yer alan, Tarihi Kentler Birliği’nin kurucu üyesi olan Kemaliye, Turizm Öncelikli Yöre Belediyesi olarak seçilmiştir. Tarihi İpek Yolu güzergâhında yer alan, geçmişten bugüne birçok medeniyete ev sahipliği yapan, geleneksel mimarisiyle Anadolu’nun kültürel mirasının örneklerini yansıtan Kemaliye, 30 Nisan 2021 UNESCO Dünya Mirası geçici listesine girmiştir.

26 Mart 2022 Türkiye’nin Cittaslow (Sakin Şehirler) ağına dâhil edilen, salyangoz logosunu alan 21. yerleşim yeri, 30 ülkeden 281 kentin bulunduğu ağa dâhil edilmiştir. 21 Mayıs 2020 Karanlık Kanyonu Nitelikli Koruma alanı ilan edilmiştir.  Kapı tokmaklarıyla simgeleşmiş tarihi Kemaliye evleri, taş merdivenli sokakları, teraslı meyve bahçeleri ve içindeki taş evleri önemlidir. Yörede bolca yetişen dut ve ceviz gibi ürünler önemli birer ihracat ürünüdür. Kemaliye’de her yıl 1-4 Temmuz arasında geleneksel uluslararası kültür ve doğa sporları şenliği düzenlenir. Karanlık Kanyon’da 2008 yılından beri Uluslararası Doğa Sporları kapsamında “Base jumping” atlayışları yapılır. Rafting gibi su sporlarına elverişlidir” şeklinde Kemaliye’nin kendine has jeolojik, doğa, tarihi ve kültürel değerlerini sıralamış, başta turizm potansiyeli ve yukarıda saydığım özellikleri dikkate alınarak, doğa varlıkları, koruma kriterleri, kültür varlıkları, madenciliğin havaya, toprağa, suya, canlı ve insan sağlığına etkileri, kamu yararı dikkate alınarak, ekosistemin sürdürülebilirliği, biyolojik çeşitlilik, yaban hayatının devamlılığı, içilebilir su ile güvenli gıdaya ulaşabilmek için Kemaliye madencilik faaliyetlerine tamamen kapatılması gerektiğini” belirtmiştim.

Kemaliye’nin kendine has yukarıda saydığım özellikleri dolayısıyla sınırları dâhilinde RES faaliyetine izin verilmemelidir.

Rüzgâr enerji santrallerinin çevresel ve sağlık etkileri

Rüzgâr enerjisi, doğal ve tükenmez, fosil enerji kaynaklarındaki gibi çevre kirliliği yaratmayan enerji kaynağı olarak görülmektedir. Rüzgâr türbinlerinin etkilerini arazi kullanım alanı, gürültü, habitata etkisi, elektromanyetik alan etkisi, görüntü ve estetik etki olarak sıralayabiliriz [5]

Arazi kullanımı

Türbinlerin kurulacağı yerlere yolların yapılması sırasında ve türbin kurulacağı alanda bitki örtüsü ortadan kaldırılmakta ve tek türbin için kullanılan alan 700-1000 m2/MW düzeyindedir [5].

Sağıluşağı Rüzgâr Enerji Santralinin yukarıda saydığım Arapgir köylerinden başlayarak, Divriği ve Kemaliye köylerine kadar çok geniş bir alanda planlandığı görülmektedir. Kullanılacak sahanın yüzölçümü raporda belirtilmemiştir.

Gürültü etkisi

Rüzgâr türbinlerinde gürültü sorunu olup,  iki nedenle oluşur. Biri mekanik diğeri aerodinamik nedenledir.

Mekanik gürültü: Dişli sistemi, jeneratör, soğutma fanları gibi sistemlerden kaynaklanır.

Aerodinamik gürültü: Rüzgâr ve kanat etkileşimi nedeniyle oluşan gürültüdür.

Rüzgâr türbinlerinin ürettiği darbeli ses ötesi dalga ve düşük frekanslı gürültü doğrudan uyku bozukluğu ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Rüzgâr türbinlerinin ürettiği darbeli ses ötesi dalgalar ve düşük frekanslı gürültü semptomlara ve duyarlılığa neden olduğu ortaya konulmuştur. Özellikle ses ötesi dalgaların kapalı cam ve duvarlardan geçtiğini, hatta odaların içinde yankılanarak daha da şiddetli bir etki yarattığını ortaya konulmuştur [5].

Tepelere kurulan rüzgâr türbinlerinin ürettiği ses ötesi dalgalar çok daha uzak mesafelere ulaşmaktadır. Mevcut gürültü ölçümleri yerine evlerin içinde tam spektrum ölçüm yapılması gerekiyor. Düşük frekanslı gürültüyü ve ses ötesi dalgaları ölçmeyen ‘A’ ağırlıklı Ses Düzeyi (dBA) ölçümlerinin uygun olmadığı belirtilmektedir.

Gürültüden kaynaklı Rüzgâr Türbini Sendromu, insanların evlerini terk etmelerine neden olacak kadar ciddi semptomlara yol açmaktadır. Yapılan araştırmada güvenli mesafenin en az 2 kilometre olacağını göstermektedir. Rüzgâr türbini gürültü kaynağı kanadın ucu değil, ucuna yakın bir bölgedir.

Tipik olarak 1 MW’dan yüksek kapasiteli rüzgâr türbini 100-106 dBA ses gücü seviyesine sahiptir. Şağıluşağı RES proje 105 dBA ses gücü üzerinde hesaplamalar yapıldığı belirtilmektedir.

Hava kirliliğine etkisi

Kömür, petrol, doğal gaz en fazla elektrik enerjisi üretiminde kullanılmaktadır. Bu fosil yakıtlar karbon dioksit, kükürt dioksit ve azot oksitler yayarlar. RES’ler bu bakımdan avantajlı görünmektedirler. Rüzgar turbininden 1 kWh’lik elektrik enerjisi üretimiyle salınımı en fazla önlenen emisyonlar sırasıyla; kükürt dioksit 7.1 gr, azot oksit 2.8 gr, karbonmonoksit 0.9 gr, karbondioksit 0.7 gr ve partikül madde 0.18 gr olduğu ortaya konulmuştur[5]

Habitata etkisi

Bazı göçmen kuşların davranışlarından RES’lerden olumsuz etkilendikleri saptanmıştır. Bu nedenle RES’ler kurulmadan ve tesis yapıldıktan sonra gözlemin en az iki yıl süreyle yapılmasının gerekliliği vurgulanmıştır. Rüzgâr Elektrik Santrallerinden 48 tanesi önemli kuş göç yollarının olduğu alanlarda bulunmaktadır. Rüzgâr türbinleri pervanelerine takılma ve çarpmayla tehlike altında olan canlılar kuşlardır.  Türbinlerin çalışması sırasında pervanelerine çarpmayla kuş ölümleri olmaktadır.  Rüzgâr enerji santrallerinin kurulduğu bölgelerin göç yolları üzerinde olmaması en iyi çözüm yolu olarak görülmektedir [5].

Göçmen kuşları göç yolları Türkiye haritasına göre, Şağıluşağı RES, Afrika’dan Kuzey Avrupa-Rusya’ya giden kuşların göç yolu üzerinde bulunmaktadır.

RES’lerin kuşlara etkileri Sağıluşağı RES, ÇED raporunda da [1] “Kurulması planlanan rüzgâr enerji santrali kapsamında sahaya yerleştirilecek rüzgâr türbinlerinden kuşların da etkilenmesi söz konusudur. Rüzgâr türbinlerinin canlılar üzerindeki en önemli etkileri kuşlar ve yarasalarda gözlemlenmektedir. Kuş türlerinin, özellikle de göç eden türlerin ölümüne sebep olan en önemli yapay engellerin başında yüksek gerilim hatları ve direkleri ile yüksek binalar gelmektedir. Son zamanlarda RES’lerin sayısının gittikçe artmasıyla birlikte bu türbinlerin kuş kaybına neden olması gündeme gelmiştir” diye belirtilmektedir.

Elektromanyetik alan etkisi

Rüzgâr türbinleri, elektromanyetik alan oluşturarak kurulduğu bölgedeki havacılık ve denizcilik haberleşmelerini, radyo ve televizyon yayınlarını olumsuz etkileyebilmektedir. Bu etki, rüzgâr türbinlerindeki gövde ve kanatların bir ayna görevi görmesinden kaynaklanmaktadır. Alıcıdan gelen sinyaller yansıtılmakta ve bu sinyaller alıcıya giden sinyalleri doğrudan etkilemektedir [5].

Bu elektromanyetik alan etkisi Şağıluşağı RES Projesi ÇED raporunda [1]“Rüzgâr enerji santrallerinin, elektromanyetik giriş ile TV ve radyo yayınlarının, havacılık ve denizcilik haberleşmelerinin olumsuz etkilenebilmesi söz konusudur. Rüzgâr türbini veya üretim donanımı elektromanyetik alana etki edip radyo ve TV alıcılarında parazit yapabilirler. Bunun en temel nedeni türbin kanatlarıdır. Bu kanatlar dönerken radyo ve TV alıcıları ile radyo dalgalarını geri yansıtır ve doppler frekans kaymasından dolayı parazit oluşur” diye belirtilmektedir.

Görüntü ve estetik etki

Görsel etkileri rüzgâr türbinlerindeki gölge titreşimi ve parıltı şeklinde olmaktadır. Güneşin doğuşu ve batışı sırasında rüzgâr türbinlerinin dönmekte olan kanatları gölge oynamasına ve gölge titreşimine sebep olabilir. Benzer şekilde cilalı kanatlara gelen güneş ışığı da etrafa yansıyarak parıltı etkisine neden olabilir.

Görüntü etkisi konusunda Şağıluşağı RES Projesi ÇED raporunda [1]“Gölge etkisi ve kanat parlaması, görsel etkisinin özel bir durumudur. Güneşin doğuşu ve batışı esnasında, rüzgâr türbinlerinin dönmekte olan kanatların gölge oynamasına, gölge titreşimine neden olabilir. Aynı şekilde cilalı kanatlara gelen güneş ışığı da civara yansıyarak parıltı etkisi yaratabilir. Bu da türbin civarında yaşayan insanları rahatsız edebilir” denilmektedir.

Balarısı ve arıcılık üzerine etkileri

Rüzgâr türbinlerinin bal arılarını olumsuz yönde etkilediği ifade edilmiştir. Rüzgâr türbinleri kanatlarından oluşan; gürültü ve kaçak akımların sebep olduğu kaçak gerilim nedeniyle arıların yönlerini şaşırmaları ve kaybolmaları şeklindedir.

Rüzgâr santralleri rüzgâr ırmakları üzerine ve yüksek yerlere kurulduğundan böyle yerlerin arı yaşam alanları olmadığı, dolayısıyla, arıların etkilenmeyeceği, türbinler arıların uçuş güzergâhı üzerinde olsalar bile, arıların uçuş yükseklikleri türbin kanatlarına çarpacak yüksekliğin çok altında olduğu belirtilmektedir.

Bahsi geçen Şağıluşağı RES Projesi ÇED raporunda Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’ne bölgedeki en yaygın hayvancılık faaliyeti arıcılık olup, olası etkileri üzerine “Arapgir Ruzgar Enerji Santralinin Tozlaşmaya, Tozlaşmayı Sağlayan Böcek Türleri ve Arıcılık Üzerine Etkileri Değerlendirme Raporu” hazırlatıldığı belirtilerek, söz konusu raporda [1];

Rüzgâr bal arılarının ve diğer tozlayıcıların yaşamlarını ciddi anlamda olumsuz etkilediğinden rüzgârlı alanlar bal arıları başta olmak üzere diğer tüm tozlayıcıların doğal yaşam alanları değildir. Bu nedenle, RES’lerin en önemli tozlayıcılar olan arıların ve özellikle de bal arılarının yaşamları üzerine varsayımlara dayanan olumsuz etkilerinin ortaya çıkma şansı bulunmamaktadır. RES alanlarında arılar ya da diğer tozlayıcılar kazara bulunsalar bile modern rüzgâr türbinleri sahip oldukları teknolojik özellikler nedeniyle varsayılan olumsuzlukların ortaya çıkmasına imkân tanımamaktadır. Daha da önemlisi, RES’ler arttıkça, klasik enerji üretim sistemlerinden kaynaklanan sera gazı etkisi ve çevre kirliliği oransal olarak azalmaktadır. Bu yönüyle, RES’ler çevreye ve yaşamları tamamen çevre şartlarına bağlı olan tozlayıcılar, bal arıları ve arıcılık üzerine dolaylı olaraktan olumlu katkılar sağlamaktadır.” değerlendirmesi yer almaktadır.

Hazırlatılan rapora göre, Arapgir RES’in işletme döneminde türbinlerden kaynaklı arıcılık faaliyetleri üzerine olumsuz bir etki beklenmediği vurgulanmıştır.

Şağıluşağı RES projesinin Balarıları için olumsuz etki yapmayacağına dair sadece ‘rüzgar’ etkisine bağlayan, RES’ler sera gazını azaltır dolayısıyla arılara faydası vardır gibi genelleme yapılarak mantık dışı yürütülen, sahada uzun süre gözlem ve deneyimlere bilimsel temele dayandırılmayan böyle bir tez tartışmaya açık olup, kümülatif bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir.

Kemaliye’nin doğa, tarihi, kültürel değerleri dolayısıyla madencilik madenleriyle birlikte rüzgâr enerji santraline de izin verilmemesi gerekmektedir.

Dr. Eşref Atabey

Jeoloji Yüksek Mühendisi

Kaynaklar

 [1] Sağıluşağı Rüzgâr Enerji Santrali (RES) Projesi. Yeka Res-3 Proje Tanıtım Dosyası. 2022. Aşiyan Enerji Üretim İnş. San. Ve Tic. A.Ş.

[2] Arapgir Rüzgâr Enerji Santrali Nihai ÇED Raporu. 2019. Arapgir Elektrik Enerjisi Üretim A.Ş.

[3] Eşref Atabey. Kemaliye madencilik faaliyetlerine neden kapatılmalı? Kemaliye Hasret Gazetesi Temmuz 2022, yıl-5, sayı-60.

[4] Eşref Atabey. 2022. Kemaliyede madencilik neden yapılmamalı? https://www.temizmekan.com/kemaliyede-madencilik-neden-yapilmamali   

 [5] Eşref Atabey. 2022. Rüzgâr enerji santrallerinin çevresel etkileri. https://www.temizmekan.com/ruzgar-enerji-santrallerinin-res-cevresel-etkileri-ve-milas-karpuzlu-besbuyukdagi-resi/

Erzincan Iliç Anagold Altın Madeni işçileri grevde

Kamuoyuna

Erzincan Iliç ilçesindeki Anagold Altın Madeni şirketinin alt işvereni olan ÇiftAy Madencilikte çalışan 900 işçiyiz.

Aylardan bu yana sabırla banka promosyon hakkımızın ödenmesi için işveren yetkililerimizle görüşmeler yaptık. Ancak bugüne kadar net bir gelişme kaydedilmedi. Ne kadar, ne miktar promosyon alacağız ve ne zaman ödenecek hala belli değil. Başka kurum ve işletmelerle kıyaslandığında bize teklif edilen bedellerin çok düşük olduğuna ilişkin itirazlarımız sonucunda birkaç haftadan bu yana en son üç yıllığına toplam 6.250.- lira rakamları telaffuz edildi.

Bu rakamın çok yetersiz olduğu ve kabul etmemekte kararlı oluşumuz üzerine bugünden başlayarak bazı arkadaşlarımız işten atılmaya kalkışıldı.

Öncelikle hakkımızı her aradığımızda işten atılma tehdidini kabul etmeyeceğimizi, bu haksız ve orantısız dayatmalar karşısında işyerindeki tüm arkadaşlarımızla birlikte tüm yasal karşı koyma hakkımızı kullanacağımız konusunda kararlı olduğumuzun bilinmesini isteriz.

Ayrıca hak ve nefaset ölçülerinde başta promosyon hakkımız olmak üzere tüm alacaklarımızın peşini bırakmamakta tüm işçiler, Iliç halkı ve tüm emek dostlarıyla mücadele etmekte kararlıyız.

İşverenimiz ÇİFTAY İLİÇ Şantiyesi Müdürlüğü yönetimi ve üst işverenimiz ANAGOLD’a sorunları daha da büyütmeden hakkaniyet ölçüleri içerisinde görüşerek çözümlemeye davet ediyoruz. 27.11.2022

Erzincan/Iliç ÇiftAy Şantiye İşçileri

ÇİFTAY İLİÇ ŞANTİYESİ MÜDÜRLÜĞÜNE

Son zamanlarda yaşanan olumsuz olaylar ve banka promosyonu konusundaki eksik bilgilendirmelerden kaynaklı işyerinde çalışma barışı sekteye uğramış, işçiler arasında işverene karşı hayal kırıklıkları yaşanmıştır. İşini ve ekmeğini seven biz çalışanlar işyerinde yaşanan bu olumsuz durumun Çiftay Şantiyesi idaresinin vereceği sözler ile ortadan kalkacağına inanıyoruz. Hepimiz işimizi zamanında ve en verimli bir şekilde yapıp ailemize helal ekmek götürmek için çalışıyoruz. Bu durumun sekteye uğramaması için İliç şantiyesi işçileri olarak aşağıdaki taleplerimizin gerçekleştirilmesini ve işyerinde çalışma barışının tesis edilmesini talep ediyoruz.

  1. Haksız yere işten atılan arkadaşlarımızın tümünün işe iadesini,
  2. Banka promosyonu konusunda işverenin işçileri şeffaf, açık ve net bir şekilde bilgilendirmesini,
  3. Banka promosyonu görüşmelerinde çalışan temsilcilerinin gözlemci olarak görüşmelerde yer almasını
  4. İşçilerin üst işveren Anagold işçileri olmak üzere diğer taşeronların aldığı banka promosyonuna yakın miktarlarda almasının sağlanması için işveren tarafından gerekli çabanın gösterilmesini
  5. İşyerinde sendikal faaliyetlerin engellenmemesini talep ediyoruz.

Yukarıdaki taleplerimiz gerçekleşmesi halinde işyerinde iş huzuru tesis edilmiş olacaktır. Çiftay işçileri olarak ekmeğimiz için çalışmaya devam edeceğiz.

26.11.2022

Çiftay İliç Şantiyesi İşçi Temsilcileri

GÜNDOĞMUŞ KÖYLERİNDE TAŞ VE MERMER OCAKLARI YAPILMASINI İSTEMİYORUZ

Değerli basın mensupları, değerli arkadaşlar derelerimiz, ormanlarımız, sit alanlarımız kısaca doğamız çevresel etkileri düşünülmeyen, sadece kar odaklı politikalarla yok ediliyor.

Köylünün yaşam alanları her geçen gün daraltılıyor. Son yıllarda hızla yaygınlaştırılan taş ocakları, mermer ocakları doğaya olduğu kadar, bizlerin ve çocuklarımızın sağlığını da derinden etkilemektedir. Bizler geçimini tarım ve hayvancılıkla yapan köylüler olarak geçim kaynağımızı taş ocakları yüzünden kaybetmek istemiyoruz.

Değerli arkadaşlar aldığımız duyumlara göre Gündoğmuş ilçesi sınırları içerisinde çok sayıda taş ocağı açılması için süreç başlatılmıştır. Daha yakın bir tarihte ormanlarının büyük bir bölümünü yangınla kaybetmiş bir ilçenin dağına, taşına göz dikilmiş olması asla kabul edilemez. Dağlarımızda, yaylalarımızda taş ocağı ve mermer ocağı arayışı içerisinde olan şirketlere sesleniyoruz. Yaşamımızı kısıtlayacak bu tür girişimlere Gündoğmuş halkı olarak kesinlikle izin vermeyeceğiz. Buradan bu izinleri veren yetkililere de sesleniyoruz Köylerimizi korumak için bütün yasal, hukuki ve demokratik tepkimizi göstereceğiz.

Bugün burada Karadere Köyü sınırları içerisinde yapılmak istenen Taş Ocağı girişimine karşı toplandık ama burası temsili seçilmiştir. Gündoğmuş’un bütün köylerine yapılmak istenen Taş ve Mermer Ocaklarına karşı ortak mücadelemizi yürüteceğiz.

Elbette bizler doğamıza sahip çıkmaz isek yaşama. Barınma şansımız da ortadan kalkacaktır. Çünkü başka köyümüz ve toprağımız yok.

Bugün Köylülerimizin yanı sıra, Bizlere destek olan, İlçe dışından desteğe gelen kurum ve kişilere de teşekkürlerimizi sunuyoruz. 

Bizler yaşadığımız topraklarda bu doğa katliamına seyirci kalamayız. Hep birlikte sesimizi yükselteceğiz.

Mermer ve Taş Ocaklarına karşı daha önce kazanılmış onlarca emsal davalar var, Narağacı Köyü’ne yapılmak istenen ve yargının dur dediği dava bunlardan bir tanesidir. Demek ki hukuk ta burada yanlışa dur diyor. Gündoğmuş endemik bitkilerin, yaban hayatının, sit alanlarının ve tarihi dokunun korunması gereken ülkemizin önemli yerlerinden birisidir. Bu değerler hepimizin ve hep birlikte sahip çıkmakta bu nedenle önemlidir. Doğa hepimize gerekli, taş ocakları ise şirketlerin karlarını artıracak. Biz sonuna kadar doğamız için nöbete olacağız. Buradan bir kez daha sesleniyoruz Gündoğmuş’un doğasından ellerinizi çekin.

146 kurumdan ortak açıklama: ODTÜ Rant Yolu iptal edilsin

ODTÜ öğrencilerinden Barış Aslan, ODTÜ Ormanı’nı ikiye bölecek projeye karşı Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından yazılan deklarasyon metnine kısa sürede 146 kurumun imza attığını söyledi.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) yapılmak istenen ve kamuoyunda “Rant Yolu” olarak da bilinen yol projesine karşı Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri ortak bir açıklama yayımladı.

8 Kasım’da Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) önünde ODTÜ öğrencileri, mezunları ve akademisyenlerinin polis tarafından kötü muamale ile gözaltına alınması kamuoyunda tepkiye neden olmuştu.

Süreci takip eden Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri “ODTÜ Ormanının parça parça ortadan kaldırılmasına sessiz kalmıyoruz. Tüm kamuoyunu da ODTÜ ormanının talanına karşı çıkmaya ve bugüne kadar yeterince zarar görmüş ODTÜ ekosistemine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Bir kez daha ABB’yi, CHP’yi ve Mansur Yavaş’ı Rant Yolu projesini iptal etmesi için uyarıyoruz,” dedi.

“Ankara’nın sorunu”

ODTÜ Rant Yolu Direnişi’nden ve ODTÜ öğrencilerinden Barış Aslan, deklarasyon yayımlama önerisinin ABB önünde ODTÜ’lülere uygulanan fiziksel şiddetin ve gözaltıların ardından Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri’nden geldiğini söyledi.

Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından kaleme alınan metne, Türkiye genelinde toplamda 146 kurum, parti ve platform imza attı.

Aslan, deklarasyon sayesinde seslerini daha fazla insanın duyabileceğini söyleyerek şöyle dedi:

“ODTÜ Rant Yolu Direnişi bileşenlerine yönelik ABB önündeki güvenlik ve polis saldırısı çok ses getirdi. Saldırının ardından Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri ile ODTÜ’lüler bir toplantı yaptı ve bizden bilgi talep etti. Onlara verdiğimiz bilgiler ışığında sürece dahil olmalarının büyük bir önem taşıdığını belirttik.

“Sonrasında Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri bir yol haritası belirledi ve attıkları ilk adım da imzalanan bu deklarasyon oldu.

“Yavaş’a son uyarı”

“Deklarasyon metninde bu projenin ODTÜ Ormanı’nı parçalayacağından, ODTÜ çevresini rezidans inşaatlarına açacağından ve CHP’nin sergilediği rantçı tutumlardan bahsediliyor.

“Bu deklarasyon artık Mansur Yavaş’a yaptığımız son uyarı.”

Deklarasyon metninde imzası yer alan kurum, parti ve platformlar şöyle:

20 Kasım Platformu
78’liler Girişimi
Alınteri
Amed Ekoloji Derneği
Anıtpark Forum
Ankara İşçi Meclisi
Ankara Kadın Platformu
Ankara Kent ve Ekoloji Ağı
Antalya Ekoloji Meclisi
Antalya Vegan Platformu
Artvin Çevre Platformu
Bakırtepe Çevre Platformu
BDSP
Bergama Çevre Platformu
Biga Ekoloji ve Yaşam Platformu
Bilkent Siyaset Felsefesi Topluluğu
Burhaniye Çevre Platformu
Büyük Menderes İnisiyatifi
Çanakkale DİSK Emekli-Sen
Çanakkale Kadın Platformu
Çeşme Çevre Platformu
DAD Ankara Şube
DBP
Deştin Çevre Platformu
DEV-GÜÇ
Devrimci 78’liler Federasyonu
Devrimci Parti
DGB
DGD
Doğanın Çocukları
DSİP Ankara İl Örgütü
EGEÇEP
EHP
Ekoloji Politik
Elbistan Doğal Yaşamı Koruma Derneği
EMEP Ankara İl Örgütü
Eşitlik Kadın Örgütü
ESP Ankara İl Örgütü
ESP Çanakkale İl Örgütü
GALADER
Gençlik Komiteleri
GEYDER Gökova Ekolojik Yaşam Derneği
Güney Marmara Dayanışması
Halkevleri
Hayvan Özgürlüğü Kolektifi
HDK Ankara
HDK Ekoloji Meclisi
HDP Çanakkale
İHD Ankara Şube
İkizdere Çevre Derneği
İkizdere Dernekler Federasyonu
İklim Adaleti Koalisyonu
İlmek Kadın Dayanışması
İşçi Emekçi Kadın Komisyonları
İşçinin Kendi Partisi
İzmir Feminist Kolektif
İzmir Kadın Platformu
İzmir SKM
İzmir Yeşil Gelecek Derneği
İzmit Yerel Gündem**
Kadınlar Birlikte Güçlü İzmir
Kaldıraç
Kaldıraç Üniversite
Kampüs Cadıları
KAOS GL
KARALA
Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği
Kazdağları Ekoloji Platformu
Kazdağları Kardeşliği
KEYAD
KKP
Malatya Çevre Platformu
Mardin Ekoloji Derneği
Marksist Fikir Toplulukları
Marmaris Ekolojik Mücadele Komitesi
Marmaris Kent Konseyi
Mersin Çevre ve Doğa Derneği
Mersin Nükleer Karşıtı Platform
Mezopotamya Ekoloji Hareketi
Mor Sarmaşık
Munzur Çevre Derneği
ODTÜ Amatör Fotoğrafçılık Topluluğu
ODTÜ Arkeoloji Topluluğu
ODTÜ Çevre Topluluğu
ODTÜ CİTÖB Gönüllü Ağı
ODTÜ Dağcılık ve Kış Sporları Kolu
ODTÜ Emek Gençliği
ODTÜ Feminist Dayanışma
ODTÜ LGBTİQAA+ Dayanışması
ODTÜ Medya Topluluğu
ODTÜ Mimarlık Topluluğu
ODTÜ Oyuncuları
ODTÜ Performatif Hareket
ODTÜ Sosyoloji Topluluğu
ODTÜ Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Topluluğu
ODTÜ Uluslararası Gençlik Topluluğu
ODTÜ Vegan
Öğrenci Faaliyeti
Öğrenci İnisiyatifi
Öğrenci Kolektifleri
Özgürlükçü Gençlik
Partizan
Partizan
POLEN Ekoloji Kolektifi
Salda Gölü Koruma Derneği
SEP
SGDF
SMF
SOL Parti Ankara İl Örgütü
SYKP Ekoloji Komisyonu
TARIM ORKAM-SEN
Tarlabaşı Dayanışma
TİP
TİP Çanakkale İl Örgütü
TİP’li Öğrenciler
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası
TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Ankara Şubesi
TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi
TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi
TÖP
Toplumcu Meclis
Tüm Emekliler Sendikası 2017
Umut-Sen
Üniversiteli Feminist Kolektif
Validebağ Direnişi
Validebağ Savunması
Van Çevre Derneği
Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu
Yaşam ve Dayanışma Yolcuları
YDG
YDG
YDG’li Kadınlar
Yenifoça Forum
Yeryüzü Ekoloji Kolektifi
Yeşil Direniş Ekoloji ve Yaşam Gazetesi
Yeşil Sol Parti Ankara İl Örgütü
Yeşil Yaşam İnisiyatifi
Yeşiller Partisi
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi
Sinop NKP
Karadeniz Ereğli Çevre Platformu
DİSK Dev Yapı İş
Dev Tekstil
Ankara Tıp Öğrencileri Kolu
TOMİS

Yargı, Atatürk Orman Çiftliği tarihi SİT alanında emniyet hizmet binası yapılmasına geçit vermiyor

Ankara 10. İdare Mahkemesi, Atatürk Orman Çiftliği’nde emniyet hizmet binası yapımına ilişkin plan değişikliğinin yürütmesini durdurdu.

Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Atatürk Orman Çiftliği’nin Atatürk’ün şartlı bağış ve vasiyetine aykırı kullanımlarla talana açılmasına karşı hukuksal mücadeleye devam ediyor.

Mimarlar Odası Ankara Şubesi, AOÇ’de daha önce farklı parsel ve adada emniyet hizmet binası yapımına ilişkin plan değişikliğini iptal etmişti.

 Ankara 10. İdare Mahkemesi de, Atatürk Orman Çiftliği, tarihi SİT alanında resmi kurum yapımına (emniyet hizmet alanı)  izin vermedi. Yine Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin açtığı dava sonucunda Ankara 10. İdare Mahkemesi 21.01.2022 tarih ve 2630858 sayılı Olur’u ile onaylanan Ankara ili, Yenimahalle ilçesi, Orman Çiftliği Mahallesi, 8619 ada 6,7,8 parsel sayılı taşınmazları kapsayan alanda resmi kurum alanı (emniyet hizmet alanı)  amaçlı 1/10000 koruma amaçlı nazım imar planı değişikliği ve 1/1000 ölçekli koruma amaçlı uygulama imar planı değişikliğinin yürütmesini durdurdu.

“Kararın gerekçesi, Kaçak Saray’ın kaçaklığının altının çizildiğinin resmidir”  

Kararı değerlendiren Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “AOÇ’yi talanda ısrar edenler, hukuka aykırı yapılan Kaçak Saray’ın korunması için, emniyet hizmet binası yapmak için farklı parsellerde plan değişikliğine gittiler. Açtığımız davalar sonucunda yargı bunları iptal etti.  Son olarak Ankara 10. İdare Mahkemesi de, tarihi sit alanlarında kamu kurumu alanı yapılamayacağı gerekçesi ile telafisi mümkün olmayan zararlar doğuracağı için yürütmeyi durdurma kararı verdi. Yargının bu kararı gerekçelendirmesi ile Kaçak Saray’ın bir kez daha kaçak olduğunun da altı çizildi” diye konuştu. 

“Ankara 10. İdare Mahkemesi de ilke kararına atıfta bulundu”

Candan, yargının bu kararı da, sarayı kaçak hale düşüren 1700 sayılı ilke kararı ile gerekçelendirdiğini hatırlatarak şöyle devam etti:  “Yargı kararlarının ilke kararlarına  atıfta bulunması, Atatürk Orman Çiftliği alanlarında yürüttüğümüz bütünlüklü hukuk süreci için büyük önem taşımaktadır. AOÇ’de Atatürk’ün şartlı bağışına aykırı olarak yapı inşa edilmesinin hukuksuzluğu bir kez daha ortaya koyulmuştur” dedi.

Candan, mahkemenin gerekçesinde bu kapsamda verilen şu ifadelere dikkat çekti:

 “AOÇ koruma 2863 sayılı Kanunun 51. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunca tarihi sit alanlarının korunmasına ve kullanılmasına yönelik işlerde uygulanacak ilkeleri belirlemek amacıyla 16/01/2014 tarihli, 271 sayılı ‘Tarihi Sitler, Koruma ve Kullanma Koşulları İlke Kararı alınmıştır. Söz konusu ilke kararının (a) bendinde, ‘Milli Park bulunan yerlerde uzun devreli gelişim planı, milli park bulunmayan yerlerde alanın tarihi ve kültürel değerlerini koruyan koruma amaçlı imar planları ilgili koruma bölge kurulunca uygun görülünceye kadar zorunlu altyapı uygulamaları ve kamu hizmet yapıları dışında, bitki örtüsünü, topografik yapıyı, siluet etkisini bozabilecek, tahribata yönelik hiçbir inşai ve fiziki uygulamada bulunulamayacağı’ düzenlemesine yer verilmiştir. Söz konusu ilke kararının ‘kamu hizmet yapıları’, ‘koruma amaçlı imar planları onaylanmadan’ ibarelerinin iptali istemiyle açılan davada, Danıştay 6. Dairesinin 21.10.2020 tarih ve E:2020/8233, K:2020/9849 sayılı kararı ile bahse konu ibarelerin iptaline hükmedildiği, temyiz talebinin de Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 11.10.2021 tarih ve E:2021/209, K:2021/1718 sayılı kararı ile reddedilerek kararın onandığı görülmektedir. Bahse konu Danıştay kararı gereğince, Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunca tarihi sit alanlarının korunmasına ve kullanılmasına yönelik işlerde uygulanacak ilkeleri belirlemek amacıyla bu kez 11/03/2021 tarih ve 1700 sayılı ‘Tarihi Sitler, Koruma ve Kullanma Koşulları’ İlke Kararı alınmıştır. Alınan bu kararda; ‘a) Milli Park bulunan yerlerde uzun devreli gelişim planı, milli park bulunmayan yerlerde alanın tarihi ve kültürel değerlerini koruyan koruma amaçlı imar planları ilgili koruma bölge kuruluna uygun görülünceye kadar zorunlu altyapı uygulamaları ve bu uygulamalar kapsamında yapılacak olan resmi kurum yapıları dışında bitki örtüsünü, topografik yapıyı, siluet etkisini bozabilecek, tahribata yönelik hiçbir inşai ve fiziki uygulamada bulunulamayacağına’ şeklinde düzenleme yer almaktadır. Tarihi sit alanlarında koruma amaçlı imar planları ilgili koruma bölge kurulunca uygun görülünceye kadar kamu hizmet yapıları yapılabilmesine olanak sağlayan 16.01.2014 tarih ve 271 sayılı ilke kararının Danıştayca iptali üzerine Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun 11.03.2021 tarih ve 1700 sayılı ilke kararı ile kamu hizmet yapıları ibaresinin metinden çıkarıldığı görülmektedir” 

TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi Basın Birimi

Cudî’nin 7 alanında orman kıyımı

Şirnex’te Cudî Dağı bölgesinde bulunan 7 alanda orman kıyımı başlatıldı.  

Şirnex’in Besta, Cudî, Gabar ve Çilê Nimêja bölgelerinde “güvenlik” gerekçesiyle başlatılan orman kıyımı sürüyor. Qilêban (Uludere) ilçesine bağlı Sêgirkê beldesinden getirilen korucular, asker gözetiminde her gün yüzlerce ağacı kesiyor.  

Geçtiğimiz yıllar birçok alanı yok edilen Cudi Dağı bölgesinde bulunan Kuxên Duhguhga, Kaniya Mêvêg, Xara Bînu, Çala Nîriya, Ax Reşga, Çala Guza ve Sirta Çirçiru alanlarında da ağaç kıyımı başlatıldı. 

Gabar Dağı bölgesinde de kimi alanlarda orman kıyımı için hazırlık yaptığı öğrenildi. 

BESTA’DA 31 ALANDA KESİM 

Besta bölgesinde bir süre önce 31 alanda başlatılan orman kıyımı da aralıksız bir şekilde devam ediyor. Ağaçların kesildiği alanlar şöyle: “Girê Sêvê, Baçûka, Çemê Mezin, Girê Heliziyê, Şehrewan, Piştreşo, Kaniya Rengîn, Çala Fileyan, Nizarê Kuştiyan, Kaniya Kurta Dizan, Warên Şeref, Kemaloga, Zirvî, Deşt Kîxê, Piha, Girê Gavan, Çala Tehla, Nizarê Elî Sorkê, Nala Kitkê, Qaranîs, Cinîwer, Kaniya Mîr, Rîsor, Çemê Benê, Rêrêqut, Banga, Xaşîxan, Girêqirsîn, Bindarîn, Xargirê û Belûzê.

SAVAŞ EN BÜYÜK EKOLOJİK YIKIMDIR!

Doğa ve yaşam savunusunun sınır tanımayan anlayışıyla, yeryüzünün bir bütün ve tüm canlıların yaşam hakkı olduğunun altını bir kez daha çiziyoruz. İnsanlığın ve doğanın ihtiyacı daha fazla bomba, daha fazla kimyasal, daha fazla ölüm değildir.

Biliyoruz ki doğanın can çekiştiği bu sürece, kapitalizmin savaş politikalarıyla gelindi. Yakın tarihte tüm dünyada yüz milyona yakın insanın öldüğü ve silah üretiminin ortaya çıkardığı ekolojik yıkımın büyük sorunsalıyla karşı karşıyayız.

13 Kasım 2022’de İstanbul’da İstiklal Caddesi’nde patlatılan bomba sonrası ortaya çıkan bulgulara ve çelişkilere rağmen, gerçeklerin açığa çıkmasına olan direnç, iktidarın açlık ve yoksulluk artarken dahi savaş ve saldırma politikasındaki inadını gösteriyor.

Seçimlere yaklaşırken, iktidarın, 2015 sürecindeki gibi “Suriye tarafından buraya 8 füze atar, savaş gerekçesini üretiriz” anlayışında olduğunu büyük bir endişeyle görmekteyiz.

İktidar, her kaybediş sürecini savaş politikalarıyla ve halklara bombalar yağdırarak geçiştirme çabasındadır.

19 Kasım gecesi Rojava’ya karşı başlatılan ve devam eden hava saldırılarında şu ana kadar hastanelerin, sağlık ocaklarının ve elektrik tesislerinin vurulduğunu, onlarca sivilin hayatını kaybettiğini, yüzlerce insanın yaralandığını ve tabi ki sayısı belirsiz hayvanın zarar gördüğünü öğrenmiş bulunuyoruz.

İktidarını kanlı savaş politikalarıyla ayakta tutmaya çalışan ve ezmeyi gözüne kestirdiği halklara soykırım denemeleri yapan bu iktidara karşı, sesimizi hakikatten yana kullanmakta kararlıyız.

İktidar özellikle sosyal medyada savaş karşıtı açıklamaları trol ordusuyla baskılayarak, işlenen savaş suçlarını saklamaya çalışmaktadır. 

Doğanın ve yaşamın en temel ihtiyacının barış olduğunu bilen biz doğa ve yaşam savunucuları, iktidarın savaş politikalarının ve bugün gerçekleştirilen Rojava saldırısının karşısında, barışın ve halkların kardeşliğinin yanındayız.

Barıştan yana söz söylenilmesinin önüne geçmeye çalışan iktidarın bu kirli politikalarına karşı, muhalefet partilerini, sendikaları, demokratik kitle örgütlerini, meslek odalarını, ekoloji örgütlerini, ulusal ve uluslararası alandaki tüm doğa ve yaşam savunucularını cesaretle hakikati ve BARIŞI savunmaya çağırıyoruz.

#SavaşaHayır

SAVAŞA KARŞI YAŞAM İÇİN İMZACILAR:

  • Anarka
  • ArÇeP Artur Çevre Platformu
  • Bakırtepe Çevre Platformu
  • Biga Ekoloji ve Yaşam Platformu
  • Burhaniye Çevre Platformu
  • Bursa Su Kolektifi
  • Çevre Mühendisleri Odası
  • Demokratik Bölgeler Partisi Ankara Danışma Bürosu
  • Doğanın Çocukları
  • Eko Anarşi Blog
  • Ekoloji Birliği
  • Ekoloji Derneği (Amed)
  • Ekoloji Politik
  • GEYDER Gökova Ekolojik Yaşam Derneği
  • Halkevleri Kent Ekoloji Çalışma Grubu
  • HDK Ankara Yürütme
  • HDK Çanakkale Ekoloji Meclisi
  • HDK Ekoloji Meclisi
  • İklim Adaleti Koalisyonu
  • Karakoçan Dayanışma İnisiyatifi
  • Kazdağları Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği
  • Malatya Çevre Platformu
  • Mardin Ekoloji Derneği
  • Mezopotamya Ekoloji Hareketi
  • Muğla Çevre Platformu MUÇEP
  • Munzur Çevre Derneği
  • Munzur Koruma Kurulu (DEDEF)
  • Polen Ekoloji Kolektifi
  • Sürdürülebilir Yaşam Derneği
  • SYKP Ekoloji Komisyonu
  • Tarlabaşı Dayanışma
  • Validebağ Savunması
  • Van ÇevDer
  • Yaşam ve Dayanışma Yolcuları
  • Yeni Foça Forum
  • Yeryüzü Ekoloji Kolektifi
  • Yeşil Adalet Platformu Berlin
  • Yeşil Direniş Ekoloji ve Yaşam Gazetesi
  • Yeşil Sol İklim Krizi Çalışma Grubu
  • Yeşil Yaşam İnisiyatifi
  • Zilan Ekoloji Platformu
  • 78’liler Derneği Ankara Şubesi
  • TİP Ekoloji
  • Beykoz’u Savunuyoruz Platformu

Başkente radyoaktif tesis planı: Ankara, Akkuyu’nun ‘nükleer çöplüğü’ mü olacak?

AYŞEGÜL KASAP

Mersin Akkuyu’da bulunan nükleer santrale ait radyoaktif atıklarının Türkiye’nin başkenti Ankara’da depolanması planlanıyor. Bu nedenle Polatlı ilçesinden 4 milyon metrekarelik bir alan talep edilmiş.

Diken’in ulaştığı bölge halkı bunun iptal edilmesi için bütün girişimlerde bulunduklarını ama iptal edildiğine dair henüz kendilerine net bir yanıt gelmediğini söyledi: “Tesisin kurulacağı alan yerleşim yerlerine ve tarım alanlarına yakın. Hem hayatımız tehlikede hem de tarım ve hayvancılık bitecek.”

Birinci güç ünitesinin temeli 2018’de atılan Akkuyu Nükleer Santrali’nin dördüncü ünitesinin temeli Temmuz 2022’de atılmıştı. Santralin gelecek yıl devreye girmesi planlanıyor.

Arazi mera vasfında

Santralin çalışmasıyla beraber nükleer atıkların nerede depolanacağı gündeme geldi. Bununla ilgili ilgili kurumlar arasında resmi yazışmalar Temmuz 2022’de başladı.

Resmi yazışmaya göre Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu (TENMAK), Ankara Valiliği il Tarım ve Orman Müdürlüğü’ne bir yazı göndererek Polatlı ilçesindeki Avdanlı mahallesinde bulunan 4 milyon metrekarelik alanı ‘Radyoaktif Atık Yönetimi Merkezi, Radyoaktif Atık Bertaraf ve Depolama Yerleşkesi’ yapmak için talep etti.

Bu arazinin yaklaşık 1 milyon 500 bin metrekaresi mera vasfında. Geri kalan 2 milyon 500 bin metrekarelik alansa koyun yeri olarak geçiyor.

Bu bölgede tarım yapılmasının yanı sıra hayvanlar otlatılıyor.

Sakarya Irmağı’nın dibinde

Tesisin kurulması planlanan alan çiftçi yerleşim yerlerine maksimum 2,5 km, Sakarya Irmağı’naysa 3 km uzaklıkta.

Gümüşkaya mahallesine 3 km, Kocahacılı Mahallesi’neyse 2,5 km uzaklıkta.

Bölge Polatlı’ya da yakın. Tesisin yapılacağı alana yakın oturan vatandaşlar tedirgin: “Burada her şey bitecek. Burada sulu tarım yapılıyor. Irmağa çok yakınız. Hayvancılık da bitecek. Burası tarım ve hayvancılıkta Ankara’nın kalbi. Can güvenliğimiz de tehlikede olacak. Olası bir kazada ya da radyoaktif kaçak olduğunda büyük bir felakete neden olacak.”

Nükleer atık deposu için Türkiye’nin başkentinin neden seçildiğini sorgulayan bölge sakini, “Atıklar Mersin’den buraya taşınırken çevre felaketi yaşanmayacağının garantisi var mı? 508 km uzaktan gelecek. Altı saat yol demek bu” dedi.

Akkuyu Nükleer Enerji nasıl kurulmuştu?

Rusya Federasyonu Hükümeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti arasında 12 Mayıs 2010’da Akdeniz’e kıyısı olan Mersin’in Akkuyu ilçesinde Nükleer Güç Santrali inşaası için anlaşma imzalanmıştı. Bu anlaşmadan beş ay sonra, yani 13 Aralık’ta Akkuyu NGS Elektrik Üretim A.Ş. tescil edilmişti.

2014’te Çevre Şehircilik ve İklim Bakanlığı tarafından projenin ÇED raporu onaylanmıştı. Bir yıl sonra Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), Akkuyu Nükleer A.Ş.’ye elektrik üretimi ön lisansını vermiş, Cengiz İnşaat’sa nükleer güç santralinin deniz hidroteknik yapılarının tasarım ve inşasını üstlenmişti.

2017’de Türk Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), Akkuyu NGS sahasının tasarımını onaylamıştı. Aynı yıl EPDK 15 Mayıs 2066’ya kadar (49 yıl) geçerli elektrik üretim lisansını vermişti.

3 Nisan 2018’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in katılımıyla nükleer güç santralinin birinci güç ünitesinin temel atma töreni düzenlenmişti. Aynı yıl TAEK tarafından ikinci güç ünitesi için ‘sınırlı’ çalışma izni verilmişti.

2019’da Nükleer Düzenleme Kurumu (NDK) Yönetim Kurulu ikinci güç ünitesi için ana inşaat lisansını vermişti. Aynı yıl Akkuyu NGS’nin Türk iletim sistemine bağlanabilmesi için Akkuyu Nükleer A.Ş. ve Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ) ‘Bağlantı Anlaşması’ imzalamıştı.

8 Nisan’da ikinci güç ünitesinin inşasına resmen başlanmıştı. Üçüncü güç ünitesinin yapımına 10 Mart 2021’de başlanmıştı. Putin ve Erdoğan temele ilk betonunun dökülmesine video konferansla katılmıştı.

2022’de birinci güç ünitesine iç koruma kabuğuna beşinci katmak kurulmuş ve dördüncü olan yani son güç ünitesinin de temeli atılmıştı.

Petrol kirliliği: Mısır’ın “süper mercanları” tehlike altında

BBC Arapça Servisi tarafından yapılan bir araştırmaya göre Mısır, iklim değişikliğiyle ilgili eylemleri tartışmak üzere COP27’ye ev sahipliği yaparken bir petrol terminali ülkenin Kızıldeniz kıyısına her gün 40 bin metreküp (16 olimpik yüzme havuzuna eşdeğer) zehirli su akıtıyor. Gezegen ısınırken okyanus yaşamının korunması için umut aşılayan bir mercan türü yok olma tehlikesi altında.

  • Ziad Al-Qattan
  • Unvan,BBC Arapça Servisi

BBC ve kâr amacı gütmeyen gazetecilik grubu SourceMaterials’a ulaşan sızdırılmış belgeler, Mısır’ın Ras Shukeir petrol terminalinden üretim atık suyunun her gün Kızıldeniz’e boşaltıldığını ortaya koyuyor.

Petrol ve gaz sondajı sırasında yüzeye çıkarılan neredeyse arıtılmamış atık su, yüksek düzeyde toksin, yağ ve gres içeriyor.

Belgeler, Süveyş Körfezi Petrol Şirketi (Gupco) tarafından 2019 yılında suyun arıtılması için bir şirketin tutulması amacıyla hazırlanmış. Belgelerde kirlilik seviyelerinin Mısır çevre yasa ve yönetmeliklerine “uymadığı” söyleniyor.

Buna göre, her gün 40 bin metreküp (16 olimpik yüzme havuzuna eşdeğer) zehirli su Kızıldeniz’e veriliyor.

Arizona Eyalet Üniversitesi’nde ekolojist Dr. Greg Asner, bu bilgilerin kurşun, kadmiyum, bakır, nikel ve diğer ağır metallerden kaynaklanan kirliliği ortaya koyduğunu ve durumun “çok endişe verici” olduğunu söylüyor.

Asner, “Burada yanlış bir şeyler olduğunu söyleyebilmek için uzman olmanıza gerek yok” diyor.

Mısır hükümeti atık su sorunundan en az 2019’dan beri haberdar

Sızan belgeler, Mısır hükümetinin atık su sorununu İngiliz petrol şirketi BP’nin tesisteki yüzde 50 hissesini Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dragon Oil şirketine sattığı 2019 yılından beri bildiğini gösteriyor. Kalan yüzde 50’lik hisse ise Mısır’ın devlet petrol şirketine ait.

BP’nin hamlesi, yaklaşık 10 milyar dolar değerindeki şirket varlıklarını elden çıkarma kararının bir parçasıydı.

Yeşiller Partisi’nin Birleşik Krallık milletvekili Caroline Lucas: “BP ve diğer petrol şirketlerinin en kirli, çevreye en çok zarar veren varlıklarını temizlemektense satmayı tercih etmeleri şaşırtıcı değil” diyor.

BP, BBC’ye Gupco hissesinin satışının iklim hedeflerinin bir parçası olarak değil, mali nedenlerle yapıldığını söyledi. Atık su ile ilgili sorularımızı Gupco’ya yönlendirdi.

Gupco ve Mısır Çevre Bakanlığı, BBC’nin yorum talebine yanıt vermedi.

Ras Shukeir’deki tesislere yalnızca petrol işçileri ve hükümet müfettişleri erişebiliyor. Ancak BBC, su kirliliğinin boyutunu incelemek için uydu görüntülerini kullanabildi.

cop27

Yüksek çözünürlüklü uydu görüntülerinin analizi, yeşil renkli bir atık su akıntısının denize ulaştığını ve 20 km ilerleyerek deniz yaşamını barındıran bölgelere doğru ilerlediğini gösteriyor.

Uydu analiz şirketi Soar.Earth, akıntıyı incelemek için uzaktan su kalitesi izleme teknikleri kullandı.

Şirketin uzaktan algılama uzmanı Sergio Volkmer, görüntüye “alg çoğalmasının sebep olmadığını” ancak bunun, yüzeyin altındaki tortular veya sıvılardan kaynaklandığını söylüyor.

Aynı yeşil akıntı 1985 tarihli BBC’nin erişebildiği en eski uydu görüntüsünde de görülebiliyor. Bu da petrol terminalinin onlarca yıldır Kızıldeniz’e “üretim atık suyu” boşaltıyor olabileceğini gösteriyor.

Tesisin Eylül 2022’deki en son görüntüsünde hâlâ görünüyor.

petrol kirliliği

‘Onları boğuyoruz ve ışıktan men ediyoruz”

Arizona Eyalet Üniversitesi ekolojisti Dr Asner, mercan resiflerini izleyen yüksek çözünürlüklü uydu aracı Allen Coral Atlas’ı kullanarak bölgeyi inceledi.

Etkilenen alanın her iki yanında gelişen bir ekosistemin işaretleri olsa da, “birdenbire suyun şeffaflığını yitirdiğini” ve buna yüzeyde kirliliğe benzer bir durumun sebep olduğunu belirtiyor.

Londra Brunel Üniversitesi’nde toksinlerin organizmalar üzerindeki etkilerini inceleyen öğretim üyesi Dr. Gera Troisi, “üretm atık suyunda” bulunan bileşiklerin deniz suyuyla reaksiyona girebileceğini, bunun sudaki oksijeni emebileceğini ve en dirençli deniz canlılarını bile boğabileceğini söylüyor.

Troisi, “Onları boğuyoruz ve tüm bu yüzeydeki maddeler nedeniyle ışıktan da men ediyoruz” diyor.

Birleşmiş Milletler (BM), küresel ortalama sıcaklıkların 1,5 derece artması durumunda dünyadaki mercanların yüzde 90’ının yok olacağı konusunda uyarmıştı.

Kızıldeniz’de deniz sıcaklıkları küresel ortalamadan daha hızlı artıyor ancak bölgenin “süper mercanı” şimdiye kadar iklim değişikliğinin etkilerine karşı dirençli olduğunu kanıtladı.

Bazı bilim insanları, Kızıldeniz mercanının dünya çapında mercanları kurtarmanın anahtarı olabileceğini düşünüyor.

Deniz bilimci Sylvia Earle, bu mercanı yükselen sıcaklıklar karşısında neyin koruduğunu bulmak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu söylüyor.

Ancak “Büyük Bariyer Resifi gibi dünyanın diğer bölgelerindeki bozulmuş resifleri iyileştirmek için Kızıldeniz’den mercan nakli olasılığı nedeniyle kirliliğin uluslararası toplum için çok büyük önem taşıdığını” belirtiyor.

Mercan resifleri, okyanusların yalnızca yüzde 0,1’ini kaplamasına rağmen denizdeki biyolojik çeşitliliğin yüzde 30’una ev sahipliği yapıyor.

Kızıldeniz’de şahin gagalı kaplumbağalar gibi nesli tükenmekte olan türler için güvenli sığınaklar olmanın yanı sıra milyonlarca Mısırlıya gelir sağlayan balıkçılık, deniz tarımı ve turizm gibi faaliyetleri destekliyorlar.

Hem Mısır’da hem de uluslararası camiadaki bilim insanları, Gupco’nun faaliyet gösterdiği bölgenin, Kızıldeniz’de Büyük Kıyı Resifi olarak bilinen deniz koruma bölgesine dahil edilmesini tavsiye ediyor. Şu anda resifin yaklaşık yüzde 50’si korunuyor.

STK’lar, koruma kararının Mısır çevre bakanlığı tarafından COP27’de duyurulmasını bekliyordu. Ama şu ana kadar herhangi bir duyuru yapılmadı.

Petrol şirketleri, Shell ve Chevron yakın zamanda Büyük Kıyı Resifi’nin korunan kısımlarından yaklaşık 30 km açıkta yeni petrol ve gaz kuyuları için arama çalışması yaptı.