Metin Irmak
11 Aralık 2022 tarih ve 32040 sayılı Resmi Gazetede Maden Yönetmeliği ilan edilmiştir. Yönetmeliğin birçok maddesi ülkemiz korunan alanları mevzuatına aykırı hükümlerle korunan alanları hedef alacak şekilde hazırlanmış ve yürürlüğe girmiştir.
Şöyle ki; Yönetmeliğin 2. Maddesi (Kapsam) “b) Maden arama ve işletme faaliyeti ile kamu yararı niteliği taşıyan kamu veya gerçek/tüzel kişilere ait yatırımların birbirlerini engellemesi, kamu kurum ve kuruluşlarının uygulamalarından dolayı maden arama ve işletme faaliyetinin yapılamaz hale gelmesi, kamu veya gerçek/tüzel kişilere ait yatırım için başka alternatif alanların bulunamaması durumunda yapılacak işlemlere,” denilerek Kamu Kurumlarının kendi yetki ve görevlerini bypass etmek amacıyla çıkarıldığı anlaşılmaktadır.
Yönetmeliğin Arama ruhsatı düzenlenmesi için gerekli belgeler MADDE 11- … “(2) II. Grup (b) bendi (MERMER, TRAVERTEN, ONİKS MERMERİ, GRANİT, ANDEZİT, BAZALT, DİYABAZ GİBİ BLOK OLARAK ÜRETİLEN TAŞLAR) ve IV. Grup madenler için talep edilen alanın hak sağlamaya müsait olan kısmının ilgili kurumlar tarafından Genel Müdürlüğe bildirilen; özel çevre koruma bölgeleri, milli parklar, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları, muhafaza ormanları, 4/4/1990 tarihli ve 3621 sayılı Kıyı Kanununa göre korunması gerekli alanlar, 1 inci derece askeri yasak bölgeler, 1/5000 ölçekli imar planı onaylanmış alanlar, 1 inci derece sit alanları, 25/6/2010 tarihli ve 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Hizmetleri Hakkında Kanunda belirtilen alanlar ile madencilik amacı dışında tahsis edilen ve Genel Müdürlük tarafından uygun görüş verilen elektrik santralleri, organize sanayi bölgeleri, petrol, doğal gaz ve jeotermal boru hatları gibi yatırım alanları içinde kalması halinde, iki ay içinde ruhsat bedelinin yatırılmasından sonra bu alanlara ilişkin ilgili kurumlardan izin alınması için müracaat sahibine bir yıl süre verilir. İki aylık süre içerisinde ruhsat bedelinin tam olarak yatırılmaması halinde bu alan müracaatlara açık hale gelir. Bu bir yıllık süre içinde izin alınması durumunda Ek-6’daki diğer belgeler ile ön inceleme raporu, mali yeterliliği içeren maden arama projesi ve izin alındığına dair belgenin eksiksiz olarak Genel Müdürlüğe verilmesi zorunludur. Aksi takdirde müracaat reddedilir ve bu alan ihale yolu ile ruhsatlandırılır. İlgili kurumlardan izin alınması için müracaat sahibine verilen bir yıllık sürenin sonunda bu alanların bir kısmı için izin alınmışsa izin alınamayan kısımları müracaat sahasından taksir edilir ve taksir edilen bu alan ihale yolu ile ruhsatlandırılır.” denilerek ilk müracaat sahibinin belgeleri tam olması durumunda ruhsatın kendisine verileceğini, belgelerin süresi içerisinde tamamlanamaması durumunda bu alanlardaki ruhsatın ihale yoluyla verileceği ifade edilerek mermer, granit vb. blok taşlar için ülkenin korunan alanlarına göz dikildiği ifade edilmektedir.
Yönetmeliğin, Arama dönemi ve faaliyetleri MADDE 15- “(1) Arama faaliyetleri, II. Grup (b) bendi, III., IV. ve V. Grup madenler için arama ruhsatı alınarak yapılır.
(2) Arama faaliyet dönemi; sırasıyla ön arama, genel arama, detay arama ve uygun bulunması halinde fizibilite dönemlerinden oluşur.
(3) Arama ruhsatı sahipleri, her bir arama dönemine ait faaliyet raporunu hazırlayarak Genel Müdürlüğe süresi içerisinde vermek zorundadır.
(4) Arama ruhsatı dönem geçişlerinde, ruhsatın bulunduğu dönemin son günü, bir sonraki arama döneminin başlangıç tarihi olarak kabul edilir.
(5) Arama ruhsat sahiplerinin arama dönemlerindeki yükümlülüklerini süresinden önce tamamlamaları halinde, dönem süre sonu beklenmeden bir sonraki döneme ve/veya işletme aşamasına geçilebilir.” denilerek herhangi bir ÇED süreci olmadan, her alanda olduğu gibi çok nadir türleri de barındırabilecek bir korunan alan noktasında arama faaliyetlerine izin verilmesine ilişkin tüm serbestlik sağlanmıştır.
Bu maddeden sonra 16,17,18 ve 19 uncu maddeler arama şekline bağlı olarak alan gözetmeden kademe kademe ilerlemeleri ifade etmektedir.
II. Grup (b) bendi, III., IV. ve V. Grup madenlere ilişkin işletme ruhsatı taleplerinin değerlendirilmesi MADDE 24- (1) “Arama faaliyeti sonrası görünür ve muhtemel rezerv sınırlarının ve büyüklüğünün tespit edilebilmesi için madenin tenör/kalite dağılımı, madenin cinsine göre cevher damar kalınlıkları, kömür için kalori değeri, mermer için üretim kapasitesi, su ve gazların konsantrasyonu, debisi, kapasitesi belirlenir. İşletme projesinin hazırlanmasında kullanılacak verilerin belirlenebilmesi için gerekli aramaların yapılmış olması ve bu faaliyetlerin rezerv bilgilerini içeren II. Grup (b) bendi ve III. Gruplar için hazırlanmış genel arama faaliyet raporu ve IV. Gruplar için ise detay arama faaliyet raporu veya fizibilite raporu ile belgelenmesi zorunludur.
(2) Arama ruhsat döneminde ortaya çıkarılan rezerve ilişkin dayanakları ile birlikte belge ve bilgilerin verilmesi zorunludur.
(3) III. Grup madenlerde, Ek-13’e uygun hazırlanmış işletme projesinde, üretilmesi öngörülen madenler için; tabii denge, kapasite, rezervuar, konsantrasyon, hidrojeolojik ve jeokimyasal denge, debi gibi koruma ilkeleri esas alınır. Bu grup madenler; deniz, göl, kaynak, havza veya beslenme alanının tabii dengesini bozmayacak şekilde ruhsatlandırılır.
(4) Geçici tesis alanı ile görünür ve/veya muhtemel rezerv alanı üzerinden Ek-14’te yer alan işletme ruhsatı düzenlenir, ruhsatın diğer kısımları taksir edilir.
(5) Arama ruhsat süresinin sonuna kadar işletme projesine konu madenin görünür hale getirilmemesi durumunda işletme ruhsat talebi reddedilerek arama ruhsatı iptal edilir.” denilerek korunan alanlar dahil her alanda işletmeye geçmeden alanda külliyatlı bir çalışmanın izni verilmiş olmaktadır.
Diğer Kamu Kurum ve Kuruluşlarından Alınması Gereken İzinler, Kısıtlamalar ve Yatırım Çakışması İşlemleri Genel Hükümler Genel ilkeler MADDE 105-
“(1) Bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşları, maden ruhsat sahiplerinin izin taleplerini; Kanun, bu Yönetmelik ve ilgili kanunların hükümlerine göre sonuçlandırır…
(3) Tarım toprağı, sit alanı, milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtı ve tabiatı koruma alanları, mera alanları ve sulak alanlar, özel çevre koruma bölgeleri, milli parklar, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları, muhafaza ormanları, 3621 sayılı Kanuna göre korunması gerekli alanlar, 1 inci derece askeri yasak bölgeler, 1/5000 ölçekli imar planı onaylanmış alanlar, 1 inci derece sit alanları, 6001 sayılı Kanunda belirtilen alanlar, korunması gerekli taşınmaz kültür varlıkları, tabiat anıtları, tabiat koruma alanları, tabiat parkları, kent ormanları, gen koruma alanları, tohum mescere alanları, endemik ve korunması gereken nadir ekosistem alanları, sulak alanlar, su havzaları, mesire alanları, tarihi yapılar, tarihi sit alanları, su ürünleri üreme ve istihsal alanları gibi izne tabi alanlarda izin alınmadan veya ÇED, gayrisıhhi müessese izinlerinin sınıfı dışındaki izinler olmadan faaliyette bulunulduğunun tespiti halinde işletme faaliyetleri durdurulur. ÇED, gayrisıhhi müessese izni ve mülkiyete ait izin alınmadan işletme faaliyetinde bulunulduğunun tespiti halinde Kanunun 7 nci maddesinin yirmi birinci fıkrası gereğince işlem tesis edilir.
(4) Maden arama faaliyetleri, Kanunda sayılanlar dışında herhangi bir izne tabi değildir. İşletme faaliyetleri ise, Kanun ve bu Yönetmeliğe göre yürütülür.
(5) Bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarının madencilik faaliyetlerini etkileyen izne tabi alanlara ilişkin düzenlemelerinde Genel Müdürlüğün görüşü alınır.”
Denilerek korunan alanlarda her tür madenciliğe izin verilebileceği ifade edilmektedir. Özellikle aynı maddede bazı korunan alanlar 2 şer defa geçirilerek bu alanlar üzerinde nasıl bir arzu içerisinde oldukları ifade edilmekle birlikte bu maddenin Kamu süzgecinden geçmiş bir görevli tarafından değil, işletmecilik hırsıyla donatılmış madenciler tarafından hazırlandığının da kanıtı niteliğindedir.
2873 sayılı MİLLİ PARKLAR KANUNUN 2 nci maddesi d) fıkrasında; Tabiatı koruma alanı; bilim ve eğitim bakımından önem taşıyan nadir, tehlikeye maruz veya kaybolmaya yüz tutmuş ekosistemler, türler ve tabii olayların meydana getirdiği seçkin örnekleri ihtiva eden ve mutlak korunması gerekli olup sadece bilim ve eğitim amaçlarıyla kullanılmak üzere ayrılmış tabiat parçalarını” diye tanımlanmıştır. Bu alanda doğa yürüyüşü dahi yasakken Maden Yönetmeliğinde bu hükmü hiçe sayılarak madenciliğe açılacak alanlar içerisinde sayılmıştır.
2873 sayılı Milli Parklar Kanunun Yasaklanan faaliyetler başlıklı Madde 14 – “Bu Kanun kapsamına giren yerlerde;
a) Tabii ve ekolojik denge ve tabii ekosistem değeri bozulamaz,
b) Yaban hayatı tahrip edilemez,
c) Bu sahaların özelliklerinin kaybolmasına veya değiştirilmesine sebep olan veya olabilecek her türlü müdahaleler ile toprak, su ve hava kirlenmesi ve benzeri çevre sorunları yaratacak iş ve işlemler yapılamaz
(e) Onaylanmış planlarda belirtilen yapı ve tesisler ve Genelkurmay Başkanlığınca ihtiyaç duyulacak savunma sistemi için gerekli tesisler dışında kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk bulunmadıkça her ne suretle olursa olsun hiçbir yapı ve tesis kurulamaz ve işletilemez veya bu alanlarda var olan yerleşim sahaları dışında iskan yapılamaz.” denilmektedir. Yani bu madde ile milli parklar kanununa bağlı milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ve tabiatı koruma alanlarında ekosisteme olumsuz etki edecek her türlü faaliyet yasaklanmıştır.
2.12.1986 tarih ve 19309 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Milli Parklar Yönetmeliği24 üncü maddesinde “b) Tabiat anıtları ve tabiatı koruma alanlarında; 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun ilgili hükümleri saklı kalmak kaydıyla izin verilmez veya intifa hakkı tesis edilemez.” denilerek tüm kullanımlardan bu alanları muhaf tutmuştur.
Maden Yönetmeliğinin Devlet ormanları ve muhafaza ormanlarında madencilik faaliyetleri başlıklı MADDE 114- “(1) Devlet ormanları içinde maden aranması ve işletilmesi ile madencilik faaliyeti için zorunlu; tesis, yol, enerji, su, haberleşme ve alt yapı tesislerine, fon bedelleri hariç, bedeli alınarak Tarım ve Orman Bakanlığınca izin verilir. Ancak süre uzatımları dahil ruhsat süresince müktesep haklar korunmak kaydı ile Devlet ormanları sınırları içindeki tohum mescereleri, gen koruma alanları, muhafaza ormanları, orman içi dinlenme yerleri, endemik ve korunması gereken nadir ekosistemlerin bulunduğu alanlarda maden aranması ve işletilmesi, Tarım ve Orman Bakanlığının muvafakatine bağlıdır.” denilerek orman alanlarında madenciliğe İNİN VERİLİR hükmü getirilmiştir.
Tohum mescereleri, gen koruma alanları, muhafaza ormanları, orman içi dinlenme yerleri, endemik ve korunması gereken nadir ekosistemlerin bulunduğu alanlarda ise Bakanlığın muvafakatine bağlamıştır. Bu dönemde muvafakatine göstermeyecek kaç babayiğit yönetici kaldı ise.
ANAYASANIN 169 uncu maddesinde; “Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez…… Orman sınırlarında daraltma yapılamaz.” denilmektedir.
6831 sayılı Orman Kanununun 1 inci maddesinde “Tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır.” denilmektedir.
Madencilikle Ülkemizde bir çok orman alanı tahrip edilerek orman kanununda tanımlanan ne ağaç ne ağaççık ne de toprak kalan ve doğal yada emekle herhangi bir bitki yetiştirilmesi mümkün olmayan alanlara dönüştürülmektedir. Orman sayılan alanlarda açık madencilik işletmelerine izin vermek Anayasının 169 uncu maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Ancak mevcut Maden Yönetmeliği (Madde 114) ile Orman İdaresine görüş hakkı bile verilmeden bu kadar kanuna ve Anayasaya aykırı olarak Tarım ve Orman Bakanlığınca izin verilir denilerek tüm Kurumsal yetki ve sorumluluk ortadan kaldırılmıştır.
Maden Yönetmeliğini 115 inci maddesi ile meralarda, 116 ncı maddesi ile tarımsal alanlarda 117 nci madde ile Hazinenin Özel Mülkiyetinde veya Devletin Hüküm ve Tasarrufu altındaki tüm alanlarda madencilik faaliyetleri serbest hale getirilmiştir. Hayvancılık can çekişirken meraların, buğdayı – samanı bile ithal ederken tarımsal alanları bu şekilde delik deşik edilmesi Ülke menfaatlerine ağır bir darbe olacaktır. Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarında dahi Ülkeye zarar verecek bu kadar talana izin verilmemiştir.
Yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında madencilik faaliyetleri MADDE 120- (1) “Yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında, ÇED raporunda yaban hayatına olumsuz etkisinin giderileceği yönünde bilimsel rapor bulunan maden arama ve işletme faaliyetleri ile alt yapı tesislerine ilgili kurum tarafından izin verilir. Alınan izinler, süre uzatımları dahil ruhsat hukuku sonuna kadar devam eder. ..” denilmiştir.
4915 sayılı Kara Avcılığı Kanununun 2nci maddesinde; “11) Yaban hayatı koruma sahası: Yaban hayatı değerlerine sahip, korunması gerekli yaşam ortamlarının bitki ve hayvan türleri ile birlikte mutlak olarak korunduğu ve devamlılığının sağlandığı sahaları,
12) Yaban hayatı geliştirme sahası: Av ve yaban hayvanlarının ve yaban hayatının korunduğu, geliştirildiği, av hayvanlarının yerleştirildiği, yaşama ortamını iyileştirici tedbirlerin alındığı … sahaları” olarak tanımlanmıştır.
4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunun 4/5inci maddesinde; “Yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında yaban hayatı tahrip edilemez, ekosistem bozulamaz, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları ile üretme istasyonları dışında da olsa bu sahalara olumsuz etki yapacak tesislere izin verilemez, varsa mevcut tesislerin atıkları arıtılmadan bırakılamaz, onaylanmış plânlarda belirtilen yapı ve tesisler dışında hiçbir yapı ve tesis kurulamaz, irtifak hakkı tesis edilemez.” denilmiştir.
Yaban Hayatı Koruma ve Yaban Hayatı Geliştirme Sahaları İle İlgili Yönetmeliğin Yaban Hayatı Koruma Sahalarında İzin Verilebilecek Faaliyetler başlıklı Madde 21 — “Bu alanlarda; bilimsel amaçlı çalışmalar ve araştırmalar ile eko turizm haricinde her türlü faaliyet yasaktır.”
Yaban Hayatı Geliştirme Sahalarında İzin Verilebilecek Faaliyetler başlıklı Madde 22 — “Yaban hayatı geliştirme sahalarında amenajman planlarında biyolojik çeşitliliğin korunması esas alınır.” denilmektedir.
Yani Kara Avcılığı 4/5 inci maddesi ile ilgili Yönetmelik bu sahalara olumsuz etki edecek faaliyetlere sahanın dışın da olsa izin verilmez denilmesine rağmen Maden Yönetmeliğinin 120nci maddesinde İLGİLİ KURUM TARAFINDAN İZİN VERİLİR denilerek kanuna aykırı hüküm getirilmiştir.
Maden Yönetmeliğinin MADDE 137- “(1) 21/9/2017 tarihli ve 30187 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Maden Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır.” denilmektedir. Yaklaşık 5 yıl önce yayınlanmış yönetmelik bu gün itibariyle yürürlükten kaldırılarak, korunan alanlar, orman alanları, mera ve tarım arazilerine ilişkin tüm mevzuatı hiçe sayan kurumların tüm yetki ve sorumluluklarını yok sayan bir yönetmelik geliştirilmiştir. Kanunlara aykırı olarak kanunların üstünde hükümler içermektedir.
Yönetmelik Kapsamı 2/B nci maddesinde ifade edilmiş olup; b) “Maden arama ve işletme faaliyeti ile kamu yararı niteliği taşıyan kamu veya gerçek/tüzel kişilere ait yatırımların birbirlerini engellemesi, kamu kurum ve kuruluşlarının uygulamalarından dolayı maden arama ve işletme faaliyetinin yapılamaz hale gelmesi, kamu veya gerçek/tüzel kişilere ait yatırım için başka alternatif alanların bulunamaması durumunda yapılacak işlemlere,” denilerek madenciliğe karşı Kamu Kurumlarının son direnci kırılması amaçlanmaktadır.
Bu yönetmelikle ülkemizin doğal, kültürel ve ekonomik yapısına ciddi zarar verilecektir. Bu sebeple Söz konusu yönetmeliğin acilen yürütmesinin durdurulması ve iptali gerekmektedir. Bilgilerinize…
“Kişisel Yazılar” başlığı altında yayınlanan yazılar EkolojiPolitik resmi görüşleri değildir. Kişiyi bağlar.