Cuma, Mayıs 3, 2024
Google search engine
Ana Sayfa Blog Sayfa 16

ODTÜ Rant Yolu Projesine Dair Kapsamlı Bilgilendirme

Rant Yoluna Hayır

Resmi adı ile “Bilkent-İncek Bulvarı ve Çevre Yolu Bağlantısı”, kamuoyunun kullandığı şekliyle “Rant Yolu” ABB’nin 15 Ekim 2021 tarihinde ihalesini sonuçlandırdığı 11 km’lik bir yol projesdir. Bu yol projesinde yolun 4.8 km’lik kısmı ODTÜ Ormanlarının içinden geçmektedir.

ODTÜ Rant Yolu için olayların başlangıcı 2017 yılına dayanıyor:

22 Ağustos 2017 tarihinde Yükseköğretim Kurulunda YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç’ın başkanlığında Ankara Valisi Ercan Topaca, ODTÜ Rektörü Mustafa Verşan Kök ve Melih Gökçek’in katılımları ile bir toplantı yapıldı ve anlaşmaya varıldı. Ardından protokol 8 Eylül 2017 tarihinde imzalandı.

9 Eylül 2017 akşamı Belediye; ODTÜ arazisine 100 iş makinesi, 400 kamyon ve yüzlerce polisle giriş yaptı. Melih Gökçek ise yıkımın ardından “ODTÜ Rektörlüğü ile yapılan protokol gereği açılacak 4,5 km’lik yolu bir gecede açarak Büyükşehir Belediyesi bir rekora daha imza attı.” şeklinde tweet attı.

Bu olayın ardından ODTÜ Kamuoyu ve meslek odaları alana intikal etmiş, tepki göstermiş ve dava açmıştır. Hem gösterilen hem de o dönem belediye başkanı Melih Gökçek’in istifa ettirilmesi sonucu Rant Yolu projesi uzun bir süre için durdurulmuştur.

Olayların tekrar başlangıcı ise Mansur Yavaş’ın Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin başına geçtiği döneme denk geliyor. Yeni göreve gelen belediye önce yol için yürütmenin durdurulma kararına itiraz ediyor, sonra belediye meclisinden proje askıya çıkıyor, sonra ihaleye çıkıyor ve en son haliyle de Ekim 2021 tarihinde ihale sonuçlanıyor:

Mansur Yavaş yönetimindeki CHP’li Ankara Büyükşehir Belediyesi 2 Temmuz 2019 tarihinde yürütmeyi durdurma kararına itiraz etmişti. Bundan sonraki süreç ise şöyle gelişti. 1 Eylül 2020’de Mansur Yavaş, Saray’a Erdoğan ile görüşmeye gitti.5 Abdülkadir Selvi 3 Eylül 2020 tarihli yazısında Recep Tayyip Erdoğan’ın Şehir Hastanesi yolunun halledilmesi ricasını aktardı. 21 Eylül 2020’de Bilkent-İncek Yolu planı askıya çıktı. 25 Ağustos 2021’de ise Ankara Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Daire Başkanlığı bu proje için ihaleye çıktı. 20 Ekim 2021 tarihinde ise ihale açıklandı.

İhalenin açıklanmasından bu yana geçen aylar boyunca ODTÜ kamuoyu iş makinelerinin her an ormana girebileceği kaygısı ile tetikte beklediler. Geçen yıl sonbaharda olan bu olaylar sırasında gelişen kamuoyu tepkisi gereği iş makinelerinin girişi ABB tarafından uzun süre bekletildi. 26 Temmuz 2022 tarihinde ise uzun süredir beklenilen an geldi ve 2017’de olduğu gibi ABB’ye bağlı şirketlerin araçları Rant Yolu’nu tamamlamak üzere ODTÜ Ormanına girdiler. İlk günden beri gelişen kamuoyu ve öğrencilerin orada başlattıkları çadırlı nöbet gereği ABB’ye bağlı iş makineleri ODTÜ Ormanından çıktılar ve arazide çalışma yapmayı bıraktılar. 11 km’lik yol projesinin ODTÜ içinde kalan 4.8 km’lik kısmında çalışma yapılamıyor olsa da yolun aşağıda İncek bölgesinde kalan 6 km’lik kısmında ana şantiyesi bulunmakta ve onlarca iş makinesi ile çalışmalar devam etmektedir. Bu durum ise Melih Gökçek dönemi usüllerini hatırlatarak, İncek bölgesinden yolun tamamlanıp ODTÜ sınırına dayanılması ve bir “zorunluluk” kisvesi altında ODTÜ’ye yine bir gecede çıkartma yapılacağı şüphesini doğurmaktadır.

ODTÜ’lüler ve Ankaralılar 26 Temmuz 2022 gününden beri ODTÜ arazisine ABB’nin girme denemesi yapması üzerine mücadelelerini büyüttüler. Eskisine kıyasla doğrudan halkı bilgilendiren, Mansur Yavaş’ın siyasi anlamda bu sorunu görmezden gelememesini sağlayan çalışmalar yapmaya başladılar. Bu çalışmalardan bazıları: ODTÜ Mezuniyetinde konuya dair dev bir pankart asıldı, ABB önünde ODTÜ ve Ankara’dan çok insanın katıldığı ortak bir basın açıklaması yapıldı, Ankara’nın çeşitli mahallelerinde sticker, broşür ve yazılama çalışması yapıldı, ABB önünde halk bilgilendirme standı açıldı, yol projesine karşı 1730 imza toplandı, ABB meclis toplantısına girilmeye çalışıldı ve ses çıkarıldı. Daha sonra ise aradan geçen bir ay boyunca ABB nezdinde konuya dair bir gelişme olmaması üzerine dilekçelerin takibi için 7 Kasım günü de ABB meclis toplantısı izlenmek istendi ve öğrenciler, mezunlar ve Ankaralılar toplantıya yine alınmadılar. 8 Kasım günü ise ABB önünde büyük bir basın açıklaması organize edilerek artık en son noktada olduğumuz ve projenin acilen iptal edilmesi gerektiği belirtildi. Basın açıklamasının ardından ABB mevzuatına göre her vatandaşın hakkı olan şekilde belediye meclis toplantıları izlenmek istendi. Bunun üzerine yaşanan arbedede ABB güvenliği öğrencileri darp etti. Ardından yapılan müzakere sonucu 5 öğrenci temsilcisi ABB binasına girip belediye bürokratlarıyla görüşmeye başladı. Görüşme sırasında ABB aşağıda temsilcilerin dönmesini bekleyen kitlenin üstüne çevik kuvvet polisi çağırdı ve saldırı yaşandı. ABB binasında görüşmede olan öğrenciler dahil toplam 7 öğrenci gözaltına alındı. Olayın ardından meslek örgütleri saldırıyı kınayan açıklama yayınladı. ODTÜ’de saldırıyı kınayan basın açıklaması organize edildi. İlerleyen günlerde ise 140 kurum ortak imza vererek Rant Yolu projesinin acilen durdurulması gerektiğini belirtip yaşanan saldırıyı kınadı.

Şimdilik ortak forum ve toplantılar ile konuyla mücadelenin nasıl devam ettirileceği şekilleniyor ve yeni eylemlilik biçimleri konuşuluyor.

Olaya dair neredeyse bütün detayları öğrenebileceğiniz kaynaklar:

– Rant Yoluna Hayır Sosyal Medya Sayfası (2022 yılı Ağustos ayında o güne kadar devam eden bir yıllık mücadelenin derli toplu şekilde sunulması için açılmıştır)

https://www.instagram.com/rantyolunahayir

– Rant Yoluna Hayır Kitapçığı (2021 Ekim ayında ihale açıklanmadan hemen önce basılmıştı)

https://drive.google.com/file/d/1n-TMom1NH6Ici3Wr9oChq8HMS7G7C7R_/view

– Rant Yolu Sık Sorulan Sorular Broşürü (2022 Ağustost ayında güncel sorulara cevap vermek için basılmıştır)

https://drive.google.com/file/d/1lc-igBlS4-gEXJrhR5znrCU5Z_MRglVx/view

– Rant Yoluna Hayır Youtube Kanalı (olayın bilimsel yönlerini uzmanlar ele alıyor):
https://www.youtube.com/channel/UCmyq3bnLPibGy85PX9rYaFg

– Konuyu derinlemesine ele alan köşe yazıları:

https://bianet.org/bianet/kent/267187-odtu-rant-yolu-projesi-nin-ekolojik-etkileri

https://www.gazeteduvar.com.tr/acilar-anilar-ve-odtu-ormani-makale-1533873

https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2017/09/18/odtu-yolunun-altinda-ne-var

https://www.evrensel.net/haber/446446/luks-konutlar-odtu-yolunu-bekliyor

https://www.evrensel.net/haber/466834/ulasim-uzmani-erhan-oncu-odtu-yolu-tartismalarini-degerlendirdi-odtu-arazisinde-nigde-yolu-kilifi

Süreç boyunca konuya dair güncel bilgileri bulabileceğiniz ODTÜ ve Ankara hesapları:

Rant Yolu konusuna dair olayı çeşitli yönlerden inceleyen video röportajlar:

https://www.youtube.com/watch?v=R-m2ZDuMpQo (MEZOPOTAMYA AJANSI)

https://www.youtube.com/watch?v=b7sdtOJ5_LU (YEŞİL GAZETE)

https://www.youtube.com/watch?v=ziPGbf0zxcI (UMUT-SEN TV)

https://www.youtube.com/watch?v=CGfTb_FzQu8 (SOLFASOL TV)

https://www.youtube.com/watch?v=WEjH08yHDKs (NOKTA TV)

https://www.youtube.com/watch?v=mhl_mlrhhOg (EVRENSEL)https://www.youtube.com/watch?v=Zlueq1p8_0A (RANT YOLUNA HAYIR)

Son Söz

Son Sözü Başa aldık. Önümüzdeki seçimin iki tarafı vardır. İktidarda olan Erdoğan ve Ergenekon ittifakı ile HDP ve Demokrasi güçleri. Kazanacak veya kaybedecek olan iki taraf bunlardır. Hangi taraf güçlerin dizilimini doğru yaparsa zafer onundur. Altılı masa dâhil muhalefet, HDP ve Demokrasi güçlerinin tarafında değil, devlet tarafındadır.  Altılı masa dâhil muhalefet partileri ya kazanılacak yada tarafsızlaştırılacak olanlardır. İktidarı ve muhalefeti karşı tarafta birleştirecek yanlış taktik ve tutumlar uzun süre kendimize gelemeyeceğimiz bir yenilgiye sebep olur. Bütün bu olumsuz şart ve ahval içinde dahi HDP ve diğer demokrasi güçleri karşı cepheyi parçalayıp bölerek, aralarındaki çelişkilerden faydalanarak, güçler dizilimini doğru yaparak başkanlık seçimini kazanacak taraf olabilir. Önümüzdeki seçimde demokrasi güçleri için yakalanacak ana halka Erdoğan’ın seçimi kaybetmesi ve gitmesidir.

“DOST ACI SÖYLER”

 Sözlerimiz acıtabilir, ama iyi dostlar ne kadar moral bozucu olursa olsun doğruyu bulmak için gerçekleri söyleyenlerdir. Böyle bir girişten sonra izninizle dostça acı sözümüzü söyleyelim.

SEÇİMDE YAKALANACAK ANA HALKA NEDİR?

Seçim sathı mealine girdik. HDP dahil bütün demokrasi güçleri inisiyatif almaktan geri duruyor ve kendiliğindenliğe teslim olmuştur. Başkan adayı belirleme bağlamında inisiyatifsizlik açıkça ortaya çıkmıştır. Örneğin Muhalefetin göstereceği başkan adayını, HDP’nin ret etmeyeceği şekilde “Altılı Masanın” belirlemesini ve HDP’ye sunması beklentisi var. Hâlbuki Politik duruş ve özne olmak, tam tersi bir tutum almayı gerektirir. HDP ve Demokrasi güçleri inisiyatif almalı, muhalefetin başkan adayını, “Altılı Masanın” ret edemeyeceği şekilde HDP belirlemeli ve “Altılı Masaya” sunması gerekiyor.  Bu görev hala yerine getirilmeyi bekliyor. Sorun başkan adayının nasıl belirleneceğidir. HDP ve Demokrasi güçleri adayı belirlerken,  sağ ve sol en geniş yelpazeden oy alıp seçimi kazanacak ve altılı masanın da  en azından “Ehveni Şer” olarak kabul edebilecekleri, sindirebilecekleri uzlaşma adayı olmalıdır. Bu seçimler Kürt sorununu çözecek, Barışı sağlayacak, Demokrasiyi, İnsan haklarını ve eşitliği yerleştirecek, yoksulluğu yok edecek sihirli bir seçim değildir. Şu an böyle bir gerçeklik yoktur.  İlerleme, atılım ve devrim durumu yoktur.  2015 Haziranından itibaren sürekli gerileyen demokrasi cephesinin tutunabileceği bir mevzi olması için bu seçimin kazanılması önemlidir. Erdoğan- Ergenekon blokunu parçalayacak, taktik başarı sağlayacak, saldırıları göğüsleyebileceğimiz demokratik mevziler kazanmak için bu seçimleri kazanmak ve Erdoğan’ın kaybetmesi önemlidir. Önümüzdeki “Seçim cennetin kapısını açmayacak belki, ama cehennemin kapısını kapatmalıdır”. Seçimi kazanmanın vereceği moral Üstünlük, dinamizm, enerji, sinerji ve rahatlık ile kartların yeniden karılması, oyunu yeniden kurma, yeni bir program, yeni hedefler, yeni tetkikler vb yapma olanağımız olabilir. Ama şu an iktidarda olan Erdoğan-Ergenekon ittifakı seçimi kazanırsa bunların olma ihtimali sıfıra yakındır. Başkanlığı Erdoğan kazanırsa,  başta HDP’yi ve diğer demokrasi güçlerini dağıtmaya, bitirmeye çalışacak ve azda olsa var olan demokratik direniş merkezlerini ve Halk muhalefetini dağıtmaya ve bitirmeye çalışacaktır. HDP ve diğer demokrasi güçleri demoralize olacak ve uzun süren çöküntü yaşanacaktır. Demokrasi mücadelesi veren insanlar özeline çekilecek, umutsuzluk mücadele azmini kıracaktır. Erdoğan tekrar başkanlık seçimini kazanırsa Hümeynileşecek ve bütün diktatörler gibi ömür boyu iktidar olmak için yasal kılıflar uyduracaktır. Unutmayalım ki Hitlerde seçimle iktidar oldu ve Almanya’nın ve komşularının ve dünyanın başına felaketler getirdi. Başka bir bağlamda ise Türkiye’nin yeniden kuruluşunun kurucu lideri Erdoğan konumu hazırlanıyor. Şimdiden Erdoğan ile Atatürk benzeştirmeleri, “Hedef 1923 ten Hedef 2023’e”  şeklinde paralellikler kuruluyor ve Erdoğan’ı Atatürk konumuna, seviyesine getirme alt yapısı, iklimi oluşturulmuştur. Türkiye tipi başkanlık sisteminde bütün yetkiler Cumhurbaşkanında toplandığı için parlamento etkisiz kalıyor. Mevcut sistemde başkanlık sistemi ancak anayasayı değiştirerek değişebilir. Bu seçimde hiçbir tarafın anayasayı değiştirecek meclis çoğunluğuna ulaşmayacağı açıktır. Bundan dolayı önümüzdeki seçim de yakalanacak ana halka Erdoğan’ın seçimi kaybetmesi ve gitmesidir.

ALTILI MASA YENİLGİYE DOĞRU GİDİYOR

Seçimde Erdoğan’ın zafer kazanması, 6’lı masa için sıradan bir şeydir. 6’lı masa “bu seçimde kazanmadık ama seçimden sonraki pazarlıklarda kazanırız veya bir daha sonraki seçimde kazanırız” rahatlığındadır. Mevcut antidemokratik düzen altılı masanın yabancısı değildir, onlarında düzenidir. Seçimi kazanma mücadelesinin motoru altılı masa değil HDP ve demokrasi güçleridir. Erdoğan’ın zafer kazanması durumunda bile altılı masa “oyumuz arttı, oy oranımız arttı, milletvekili sayımız arttı vb” yenilgiden kendilerine başarı hikâyeleri çıkarmakta bir beis görmeyeceklerdir. “Altılı Masa” yenilgiye doğru giden yolun taşlarını döşüyor. Kılıçdaroğlu bir şekilde kendini aday yapmak uğraşı içindedir. Bundan dolayı en başta “onlar belediye başkanı kalsın” diyerek, seçimi kazanma ihtimali olan Ekrem İmamoğlu’nun ve Mansur Yavaş’ın adaylığının önünü kesti. Meral Akşener de Mansur Yavaşın adaylığını değil kendi adaylığının yolunu açmaya çalıştığı açıktır.  “Kılıçdaroğlu aday olursa destekleriz” açıklaması HDD’nin bir hatasıdır. HDP yöneticileri belki CHP’ye ve Altılı masaya iyi niyetlerini göstermek istemişlerdir, ama “Cehenneme giden yol, iyi niyet taşları ile döşelidir”. Kılıçdaroğlu ’nun kariyerist küçük hesapları ile Erdoğan’ın seçim zaferi engellenemez ve Erdoğan+Ergenekon cephesinin iktidarı yıkılmaz.  Kılıçdaroğlu ’nun adaylığı sadece Kılıçdaroğlu ‘nun adaylığı ile kalmaz. Siyasette her hamlenin yaratacağı domino etki ile oluşacak siyasi reaksiyonlar zincirini önceden görebilmek ve uygun hamleleri yapmak hayati önemdedir. Şöyle ki, Kılıçdaroğlu ’nun aday olması ile İYİ Partililer, Kılıçdaroğlu’na oy vermeyecek ve nasılsa seçim ikinci tura kalacak hesabı ile Meral Akşener de aday olmaya hazırlanıyor. Meral Akşener’in aday olması durumunda HDP aday göstermek zorunda kalacağı da yüksek ihtimaldir. Çok adaylı bir seçimde ikinci tura Kılıçdaroğlu ’nun değil, Meral Akşener’in kalma ihtimali yüksektir. “Çiller-Ağar” ikilisinin yeni versiyonu olan “Erdoğan-Akşener” iktidarına giden yolun açılmış olma ihtimali yüksektir.

HDP SEYİRCİ Mİ?

İkinci turda Akşener ile Erdoğan arasında “İki ucu da yanlış olan değnekten” birini seçmek zorunda kalmamak için HDP ve Demokrasi güçleri seyirci konumundan çıkıp oyuna girmeleri için fazla zamanları kalmadı. “Altılı Masa’nın” demokrasi güçlerinin değil, devletin yanında olduğu gerçeğini her zaman göz önünde bulundurmak gerek. Seçimde karşı cepheyi, Demokrasi Güçlerine karşı birleştirecek adımlardan kaçınmak hayati önemdedir.  “Altılı Masayı” HDP’ye, demokrasi, direniş ve halk güçlerine en az zarar verecek konumda tutabilmek için politika üretmek önemlidir. “Altılı Masa” nasılsa bize muhtaçtır, şimdi biz koşullarımızı dayatalım” yaklaşımı sorunludur. “Altılı Masa’nın” Seçimi kazanma derdi olmayabilir ama HDP ve demokrasi güçleri bütün Türkiye toplumu için fedakarlık yaparak seçimi kazanması hayati önemdedir. HDP ve Demokrasi güçleri altılı masaya koşullar dayatmak değil, politika üretip yol haritası göstermelidir. Yapılan anketlere göre Erdoğan karşısında Mansur Yavaş’ın ve İmamoğlu’nun kazanması şansı yüksektir. Hatta Mansur Yavaş’ın kazanması daha garantili görünüyor. Mansur Yavaş ve İYİ Partiyi aynı kefeye koyarak karşı cepheyi güçlendirmiş olma ihtimali vardır. Mansur Yavaş’ın başkan adaylığı karşı cepheyi dağıtır ve seçim kazanmış taraf olarak moral üstünlük ile elimizi rahatlatacaktır. Mansur Yavaş’ın adaylığını altılı masaya ve özellikle Kemal Kılıçdaroğlu’na önerilmesi ihtimali hesaba katılmalıdır.

 NASIL TÜRKİYELİLEŞİR HDP?

Seçimi kazandıktan sonra ne yapılacağı elbette önemli ama şu anda sanki  “Dereyi görmeden paçayı sıvama durumu var gibi”. Sanki seçimi kazanmışız gibi bir hava var ki çok yanıltıcıdır. HDP ve demokrasi güçleri, sadece kendi siyasi mahallelerine değil, altılı masaya ve bütün Türkiye toplumuna kurtuluşun yol haritasını çizme iddiasındadır veya öyle olmalıdır. HDP bu perspektif ile başkan adayı önererek, altılı masaya ve Tayyip Erdoğan’ı artık istemeyen büyük çoğunluğa ve tüm Türkiye’ye çıkış yolu çizmiş olur. HDP Türkiyeli olduğunu HDP ye en uzak olanların bile gözüne sokacak şekilde Türkiye politikası üretmiş olur. Türkiyelileşmek için etnik, inanç ve siyasi gruplarının listelere doldurulması ve temsiliyeti yeterli değildir. Türkiyelileşme için asıl belirleyici olan tüm Türkiye toplumunu görerek politika üretmektir.

ADAY NASIL BELİRLENECEK?

HDP’nin ve demokrasi güçleri için soru aday kim olacak? Sorusu değil, Aday nasıl belirlenecek sorusudur? Teknoloji artık toplumun eğilimini yüksek bir doğruluk oranı ile görünür kılabiliyor. Türkiye toplumunun eğilimini başkan adayı olarak HDP’nin önermesi HDP’nin bütün Türkiye için politika üreten Türkiyeli parti olduğunu en görmek istemeyenlerin gözüne batırır. HDP güvenilir, Sağa sola satılmayacak 2-3 anket şirketine anket yaptırabilir. Anketten toplumun tercihi hangi yönde ise bizim adayımız o olacaktır diye duyurulabilir.  Böylece altılı masanın küçük hesap kariyerist heveslerini yenmelerini sağlar. Bu yol haritası ile HDP ve Demokrasi Güçleri başta Türk halkı olmak üzere tüm Türkiye Halklarının güvenini kalıcı bir şekilde edinmiş olur. İç ve dış operasyonlarla hırçınlaşmamızı ve muhalefete de resti çekerek yalnızlaşmamızı ve Tayyip Erdoğan’ın zaferine giden yolu kendi elimizle açmamızı istiyorlar.  Tayyip Erdoğan ve Meral Akşener de “Şer”dir, aradığımız ehveni şer ve uzlaşma adayı Mansur Yavaş olabilir.  HDP’nin Mansur Yavaş’a ve İYİ Parti’nin İmamoğlu’na direnç koyması Çocuk hastalığıdır. Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener’in adaylığına zımmi olarak onay verilmiş ve seçimi kaybetme yolunu kendi ellerimizle döşemiş oluyoruz. Kılıçdaroğlu ve Akşener’in, bütün Türkiye toplumu için, kariyerist küçük hesaplarını bu seçimde bir kenara bırakmalarını Tayyip Erdoğan’ı bu seçimde yenebilecek aday olan Mansur Yavaş veya Ekrem İmamoğlu’nun yolunu açmaları gerekiyor.

Mevlüd Oruç -Samandağ Hatay.  

“Kişisel Yazılar” başlığı altında yayınlanan yazılar EkolojiPolitik resmi görüşleri değildir. Kişiyi bağlar.

Cengiz İnşaat’ın patlattığı dinamit, toprak kaymasına neden oldu

Cengiz İnşaat’ın, yapımına devam ettiği lojistik liman inşaatına taş temin etmek amacıyla Rize’nin İkizdere ilçesindeki Eskincidere’de açtığı taş ocağında patlatılan dinamit, bölgede küçük çaplı bir heyelan oluşturdu. Heyelan, çevreciler tarafından görüntülendi.

https://geo.dailymotion.com/player/x7lpf.html?video=x8fzxqj&mute=true

Abone Ol

AKP iktidarıyla birlikte kamu ihalelerinin vazgeçilmezlerinden biri haline gelen Cengiz İnşaat, doğada yol açtığı belirtilen tahribatla gündem oldu.   

ANKA Haber Ajansı’ndan Gençağa Karafazlı‘nın haberine göre, firmanın yapımına devam ettiği lojistik liman inşaatına taş temin etmek amacıyla Rize’nin İkizdere ilçesindeki Eskincidere’de açtığı taş ocağında patlatılan dinamit, bölgede küçük çaplı bir heyelan oluşturdu. 

Ocak yakınındaki bir evin hemen üst tarafında gerçekleşen toprak kayması, Eskincedere Yaşam Savunucuları tarafından kamerayla kayda alındı.

Bölgede yaşayan yurttaşlar duruma tepki gösterdi. İkizdere Çevre Derneği yöneticileri de patlatılan dinamitlerin neden olduğu tehlikeye dikkat çekmek amacıyla sosyal medyada kampanya başlattı.

“İkizdereden defolun!” ve “İkizdere direniyor” etiketleriyle başlatılan kampanyada, Cengiz İnşaat’ın Eskincidere’de yürüttüğü taş ocağı çalışmalarının bir an önce sonlandırması talep edildi.

Şarm El-Şeyh’te Kestirme Yollar

COP27Kurak Sina Yarımadası’nın ucunda, dünyanın en işlek nakliye şeridinin hemen köşesinde, Mısır’ın tatil beldesi Şarm El-Şeyh’te yapıldı. Ursula von der Leyen, Avrupa Birliği için anlaşmalar yapmak için erken geldi. Kazakistan’dan nadir mineraller satın almak için bir sözleşme imzaladı; Kongo, Guyana, Moğolistan, Uganda ve Zambiya ile ormanların ‘sürdürülebilir gelişimi ve yönetimi’ için bir plan olarak sunulan bir kereste anlaşması yaptı; Mısır’dan hidrojen, Namibya’dan lityum ve kobalt satın aldı. Mısır’ın petrol ve maden kaynakları bakanı Bechtel, Shell, General Electric ve diğerleri ile dekarbonizasyon teknolojilerinin geliştirilmesi ve amonyak üretimi için fizibilite çalışmaları gibi konuları kapsayan yedi mutabakat zaptı imzaladı. Mısır, Afrika’da bir karbon ticareti piyasası kuruyor. ve Singapur, Fas’tan karbon kredisi satın almak istiyordu (eğer büyük bir yayıcıysanız, kirliliğinizi dengelemek için nötr bir yayıcıdan karbon kredisi satın alabilirsiniz). Yan toplantılarda Karayipli mühendisler, Küresel İklim Fonu ve petrol şirketlerinden fon sağlamanın yolları ve karbon yakalama ve depolama birimlerinin nasıl inşa edileceği hakkında dersler verdiler.

Her şey Tonino Lamborghini kongre merkezinin geniş arazisinde gerçekleşti. Başkanlık kalıcı binaları işgal etti ve konferansın geri kalanının çoğu geçici yapılarda yapıldı. Adını gaz yakan bir spor arabadan alan bir mekanda bir iklim değişikliği konferansının düzenlenmesi eğlenceli, ancak konferans süresince burası Uluslararası Kongre Merkezi olarak yeniden adlandırıldı. Firavunların adını taşıyan birçok salonun yanı sıra, tek tek ülkeler, STK’lar ve ulusötesi kuruluşlar için köşkleri içeren üç büyük salon vardı. En kolay erişilebilir salon, ev sahibi ülkenin, AB’nin , ABD’nin , İngiltere’nin köşklerini içeriyordu., Almanya ve Hindistan. Aynı zamanda Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin geniş, zengin, yüksek teknolojili köşklerini de içeriyordu. BAE , COP28’e ev sahipliği yapacak gelecek yıl Mısır’a 1073 delege gönderdi ve bunların bir kısmı ileriye dönük planlama için işe alınan vatandaş olmayan kişilerdi. Suudi Arabistan, ’emisyon azaltma, ağaçlandırma ve kara ve deniz korumasına’ odaklanan Suudi Yeşil Girişimi’ni tanıtmak için kongre merkezinden çok uzak olmayan iki jeodezi kubbe inşa etti. Aynı zamanda, Tiran Boğazı ve Kızıldeniz’den kuş uçuşu 70 mil uzaktaki Neom’un ‘akıllı şehrini’ inşa ediyor ve köşkü, çölde ormanları tohumlayan robot teknolojileriyle dolu bir eko-gelecek vizyonu veriyordu. petrol sızıntıları ve kum fırtınaları ve alternatif yakıtlar konusunda uyarı mekanizmaları. Suudi Arabistan yeşil politikaları hakkında iki günlük bir forum düzenledi ancak 1,5°C iklim değişikliği taahhüdünü taahhüt etmeyi reddetti.

ABD konferansa sadece 136 delege gönderdi (toplam 35.000 delege vardı), ancak pavyonundaki tüm toplantılar tıklım tıklımdı . Delegelerinin çoğu üst düzey diplomatlar ve memurlardı ve havaalanından servis otobüslerinde kitleler ile karışmak zorunda kalmasınlar diye uçaktan indiklerinde büyükelçilik yetkilileri tarafından karşılandılar. Savunma Bakanlığı’ndan bir yetkili, ABD ordusunun yerel ve denizaşırı afet yardımı rolü ve karbon ayak izini azaltma çabaları hakkında konuştu. ABD’nin biyoçeşitlilik ve su kaynakları özel temsilcisi, ABD başkanıyla görüştü Biden yönetimine özel sektörü yeşil oyuna davet ettiği için teşekkürlerini ileten Ticaret Odası. STK’ları ve işletmeleri temsil eden bir dizi delege, eski ABD hükümet yetkilileriydi. Çin’in 65 delegesi bayraklar, pandalar ve Xi Jinping’in kırmızı kitabıyla süslenmiş gizli bir köşeye sahipti. ABD köşkünün yanına yerleştirilen İsrail köşkü, tarım teknolojisi ve Filistin akiferlerinden yerleşim yerlerindeki havuzlara ve çiftliklere akıtılan suyun ‘her damlasını maksimize etmek’ üzerine etkinlikler düzenledi.

Bir sonraki salonda, bir avuç Avrupa ülkesinden ve birçok Afrika ülkesinden gelen delegelere ayrılmış daha küçük alanlar vardı. Üçüncü salon Brezilya, Avustralya ve Malezya köşklerine ve çok sayıda işletmenin stantlarına ev sahipliği yaptı. Yeşil başkent ve onun mavi denizci kız kardeşi çok revaçtaydı. Uluslararası Ticaret Odası, ‘İklim Eylemini Herkesin İşi Yap’ sloganını benimsedi. köşkünde rahat toplantı alanları vardı ve dünyanın dört bir yanından şirket yöneticileri için çevrimiçi ve yerinde etkinlikler düzenlendi. Katıldığım oturumların çoğuna ABD’li iş adamları hakimdi .

Ikea bir köşke sponsor oldu ve birçok stantta PwC, Deloitte ve EY isimleri yer aldı. Nijerya ortaklarının logolarını sergiledi: Agip, ExxonMobil, Shell Nijerya, Chevron, Total, Indorama petrokimya ve Pan Ocean nakliye şirketi. Citi, 3M ve SalesForce, ana standında Birleşmiş Milletler ile ortaklık kurdu. JPMorgan Chase ve Deutsche Bank, Atlantic Council (” ABD liderliğini harekete geçiren partizan olmayan bir kuruluş “) ile birlikte Resilience Hub’ın sigortasını üstlenmişti. ESG bölümlerinin (çevresel, sosyal ve hükümet) temsilcileri her yerdeydi ve karbon ticareti, sürdürülebilirlik kredileri ve topluluk katılımı hakkında konuşuyorlardı. ESG’nin çoğu temsilciler kadınlar, beyaz olmayan insanlar veya her ikisiydi. İş köşklerinin hepsinde günlük ağ etkinlikleri vardı ve her zaman insanlarla doluydu. Toplantılarında anlaşılmaz kısaltmaların kullanılmadığı yerlerde, yenilik, bozulma, dayanıklılık, enerji güvenliği, toplum katılımı ve ‘adil geçiş’ hakkında çok konuşuldu.

Uluslararası Deniz Ticaret Odası, Volkswagen’in bir yan kuruluşu olan dünyanın en büyük gemi ve tren dizel motor üreticilerinden birinin CEO’sunun yeni, daha çevre dostu yakıtların uygulanabilirliği konusundaki şüphelerini dile getirdiği, geniş katılımlı birkaç görüşmeye sponsor oldu. doğal gazla daha yavaş bir geçişi tercih etti. Yeşil finansman ve yeni moda (ve bazen kanıtlanmamış) teknolojiler, şirketler ve lobiciler tarafından bıktıracak kadar tanıtıldı. Karbon yakalama şu anda en çok tercih edilendir çünkü CO2’nin fiili üretiminde herhangi bir talepte bulunmaz. Yeni bir icadın fosil yakıtları tüketmeye devam etmemizi mümkün kılacağına dair teknosentrik fantezi, tüketen ülkelerin suçu için bir merhem ve dünyanın en büyük kirleticilerinin imzaladığı uluslararası anlaşmalar ne olursa olsun alaycı bir selam.

En fazla herhangi bir COP konferansında olmak üzere altı yüzden fazla fosil yakıt lobicisi delege olarak kaydedildi. BP’nin CEO’su Bernard Looney ve dört meslektaşı, Moritanya Petrol, Madenler ve Enerji Bakanlığı’nın delegeleri olarak katıldı. Uluslararası Bakır Derneği başkanı, elektrik üretmek için hala kömür yakan Kanadalı bir şirketin temsilcisi ve bir dizi enerji üreticisi yan etkinlikler düzenledi. Bir ‘zanaat madenciliği şirketi’, Ford Motors ve çeşitli danışmanlık firmalarının temsilcileri video bağlantısı aracılığıyla katıldı. Tarım ticareti için lobiciler de hazır bulundu. ABD ve BAE hükümetleri arasındaki bir ortak girişim olan İklim için Tarımsal İnovasyon Misyonu , BM tarafından listelenmiştir.”bilgi ortaklarından” biri, büyük bir hayvancılık endüstrisi lobi kuruluşu olan Kuzey Amerika Et Enstitüsü olmasına rağmen, bir “iklim şampiyonu” oldu.

Konferanstaki müzakerelerin en büyük çıkmazı ‘kayıp ve zarar’ konusuydu: aynı zamanda en büyük sera gazı üreticisi olan dünyanın sanayileşmiş uluslarını fosil yakıt kullanımının etkilerinden en çok zarar görenlere tazminat ödemeye nasıl zorlayacaklar?  Sanayileşmiş ülkeler herhangi bir sorumluluk kabul etmek istemiyorlar çünkü davalarla dolup taşmaktan veya daha da kötüsü büyümeyi, tüketimi ve karbon üretimini frenlemek için daha dramatik politikalar getirmelerinin istenmesinden korkuyorlar. İkinci haftanın Salı günü, G77 ülkeleri ve Çin, ayrıntıları COP28’de müzakere edilecek olan zararları ödemek için küresel bir fon kurmayı teklif ettiler. Lula’nın aynı gün -özel jetle- gelişi müzakereleri hareketlendirmişe benziyordu. Ertesi gün Brezilya köşkü, onu görmeye çalışan insanlarla doluydu.

Mısır’daki her şey COP27 logosunu taşıyor gibiydi, Egyptair’in uçaklarındaki kafalık koruyucuları bile – bu COP27’nin resmi havayolu şirketidir . Mısır televizyon kanalları COP27’ye ekranın köşesinde filigrana sahipti. Kahire Uluslararası Havalimanı’nda, iç hatlar terminalinin yepyeni bir bölümü, Şarm El-Şeyh’e giden uluslararası delegeleri hızlandırdı. Camdan tüm Mısırlıların diğer iç hatlara uçtuğunu görebiliyordunuz. Şarm El-Şeyh’te konaklama işletmeleri mutluydu. Biraz para kazanmaları gerekiyordu çünkü bu yaz Rus ve Ukraynalı turistler yetersizdi (gerçi konferans sırasında bile tamamen yok değildi). Ancak, muhtemelen güvenlik nedeniyle konferansın ilk haftasında tüplü dalış işletmeleri kapanmak zorunda kaldı ve delegeleri otelleri ile kongre merkezi arasında taşıyan çok sayıda elektrikli otobüs olduğundan yerel taksi şoförleri de pek mutlu değildi. Daha küçük minibüsler, işçileri kongre merkezinden ayırdıkları kafeteryaya taşıyordu. ve konutlarına. Yüzlerce Mısırlı, teknoloji asistanı ve rehber olarak görevlendirildi ve Ekim ayından bu yana Şarm El-Şeyh’te yaşıyor.

Nereye baksan Mukhabarat (gizli servis) şık siyah takım elbiseli adamlar pusuya yatmıştı, kasabanın dışındaki çölde bile. Renkli camları ve ‘Özel Güvenlik’ amblemleri olan devasa SUV’lara hizmet veren benzin istasyonları büyük bir ticaret yapıyor olmalı. Mukhabarat adamları da konferans merkezinde ve kasabada dolaşırken ya da otel lobilerinde ve restoranlarda oturup insan hakları aktivistlerine ters ters bakarak iyi işler yapıyorlardı. Wadi El-Natrun hapishanesinde tutulan ve iki yüz günden fazla bir süredir açlık grevinde olan ve yılın ilk haftasında su içmeyi bırakan İngiliz-Mısırlı aktivist Alaa Abd El-Fattah hakkında ne zaman kimse konuşmaya cesaret etse ortalıktaydılar. COP27. İngiliz yetkililer, tutuklanmasıyla ilgili kaygılı sesler çıkardılar, ancak Mısır hükümetinin onu serbest bırakması gerektiğini düşünmesine yetecek kadar değil. Eylemsizlikleri, Giulio Regeni’nin 2016’da Mısır güvenlik güçleri tarafından öldürülmesine İtalya’nın tepkisini anımsatıyor: uluslararası ticaret, vatandaşların yaşamlarından önce geliyor. COP27’deki tartışmasız yüreklendirici olay , sondan bir önceki günde düzenlenen ve dünyanın dört bir yanından sivil toplum aktivistlerinin ‘Alaa’ya özgürlük’ ve sloganı olan ‘Biz yenilmedik’ sloganları attığı Halkın Genel Kuruluydu. Abd El-Fattah’ın kaderini ve gezegenin geleceğini nihai olarak belirleyecek olan şey, sahil beldelerindeki resmi toplantılar değil, popüler siyaset olacaktır.

Kaynak.

Çeviri: Polen Çeviri Grubu

“Açıklanacak” denilen Kanser Raporu’nun akıbeti meçhul

CHP’li Dr. Yüceer “Kocaeli, Antalya, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli İllerinde Çevresel Faktörlerin ve Sağlık Üzerine Etkilerinin Değerlendirilmesi Projesi” isimli kanser raporunun akıbetini Sağlık Bakanlığı’na sordu. Bakan Koca, Çevre Bakanlığı’nı işaret etti. Yüceer de bu kez Çevre Bakanlığı’na sordu: “Raporu açıklayacak mısınız?”

Türkiye’deki en kapsamlı kanser araştırması Sağlık Bakanlığı’nca 2011-2016 yılları arasında yapıldı. Araştırma sonucunda halk ve çevre sağlığı açısından çok önemli bulgular elde edildi.

Çalışma ile Ergene Havzası ve Kocaeli (Dilovası) bölgesindeki binlerce yerleşim bölgesinden alınan toprak, su, gıda ve hava, akarsu ve deniz suyu gibi örneklerin analizi sonucu ciddi bir kimyasal kirlenme olduğu tespit edildi. Ergene nehrini kirleten kimyasal maddelerin nehre hangi noktalarda karıştığı da belirlendi.

“Kocaeli, Antalya, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli İllerinde Çevresel Faktörlerin ve Sağlık Üzerine Etkilerinin Değerlendirilmesi Projesi” ana başlığını taşıyan araştırmayı, Gıda Mühendisi Dr. Bülent Şık, 2018 yılı Nisan ayında açıkladı diye yargılandı.

Şık, bu bulguları açıkladığında, bakanlık, “Raporun yazım aşamasında olduğunu” belirtti, önümüzdeki günlerde duyurulacağını açıkladı.

Ancak aradan geçen 4,5 yıla rağmen henüz rapor açıklanmadı. Üstelik, araştırmanın yapıldığı illerde normalde açıklanan kanser istatistikleri ve ölüm istatistikleri de artık açıklanmıyor.

Verilerin ve ilgili raporun açıklanmaması, insan sağlığına zarar veren maddelerin korkutucu boyutlarda olduğu yönündeki şüpheleri arttırıyor.

Yüceer: Derhal açıklayın

Cumhuriyet Halk Partisi (HDP) Tekirdağ doktor Candan Yüceer, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya, sonuçları yıllardır açıklanmayan ‘Kanser Raporu’nu sordu.

Yüceer, “7 yıl geçmesine rağmen bu araştırmanın sonuçlarını neden halka açıklamıyorsunuz” dedi.

Bakan Koca, söz konusu raporu 2,5 yıl önce Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na ilettiklerini söyledi. Yüceer de konuyu bu kez Çevre Bakanlığı’nın gündemine taşıdı. 

Doktor Yüceer, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Sayın Mehmet Muharrem Kasapoğlu’na şu soruları iletti: 

*Bakanlığınız söz konusu raporun sonuçlarını kamuoyuna açıklamayı planlıyor mu? Konuyla ilgili bir açıklama yapılması planlanıyor mu?

*Söz konusu raporun sonuçlarına ilişkin önlem alındı mı? Alındıysa bu önlemler nelerdir?

*Rapor, Bakanlığınıza hangi tarihte bildirildi?

*Raporun hazırlandığı tarihten itibaren çok uzun zaman geçti. Yeni bir rapor hazırlamayı düşünüyor musunuz?

Çevre Bakanlığı’nın kendisine bir bilgi verip vermediğini sorduğumuz Yüceer, bianet’e rapora ilişkin şu bilgileri paylaştı:

*Bu raporu ilk olarak bilim insanı Bülent Şık, gündeme getirdi. Hatta yargılandı ve Şık bunu açıkladıktan sonra, Sağlık Bakanlığı bu raporu açıklayacağını belirtti. Raporun aradan geçen bunca yıla rağmen açıklanmaması, zehir boyutunun çok yüksek olduğu yönündeki şüphelerimizi arttırıyor.

*Üstelik rapora dair, bir iyileştirme de yapılmadı. Ergene Havzası’ndaki kirlilik toprak, su, hava kirliliği olarak artarak devam ediyor.

*2011’de Ergene’nin temizlenmesi için bir eylem yapılanı yapıldı ancak eylem planı sözde kaldı, somut olarak bir temizleme işlemi yapılmadı.

*Bölgedeki zehirli atıklar direkt olarak Marmara’yı da etkiliyor.

*Bölge zehirlendikçe tüm coğrafya zehirleniyor.

*Kanser hastalığı oranı arttı, her evde bir hasta var ve bölgede tek bir onkoloji hastanesi yok.

*Biz bu raporun derhal açıklanmasını istiyoruz.

“Rapor, Bakanlığınıza hangi tarihte bildirildi?”

Yüceer’in Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Sayın Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun yanıtlaması talebiyle, ilettiği sorular şöyle:

*Bakanlığınız söz konusu raporun sonuçlarını kamuoyuna açıklamayı planlıyor mu? Konuyla ilgili bir açıklama yapılması planlanıyor mu?

*Söz konusu raporun sonuçlarına ilişkin önlem alındı mı? Alındıysa bu önlemler nelerdir?

*Rapor, Bakanlığınıza hangi tarihte bildirildi?

*Raporun hazırlandığı tarihten itibaren çok uzun zaman geçti. Yeni bir rapor hazırlamayı düşünüyor musunuz?

Şık: Önlem alınmaması kabul edilemez

Gıda Mühendisi Dr. Bülent Şık da konuya dair şu bilgileri verdi:

*Ben bu raporu açıklayınca “yasaklanan bilgileri ele geçirme, yasaklanan bilgileri açıklama ve göreve ilişkin bilgileri açıklama” suçlarından hakkımda dava açıldı. Yargılama süreci sonunda 15 ay hapis cezası aldım. Ancak bu karara itiraz ederek, davayı istinaf mahkemesine taşıdık ve istinaf mahkemesi geçen yıl beraat kararı verdi.

“Fakat Savcılık ve Sağlık Bakanlığı beraat kararına itiraz ettiler. Onların itirazı üzerine dava dosyası karar için Yargıtay’a gönderildi. Yargıtay’dan çıkacak kararı bekliyoruz. Beraat edeceğimi umuyorum ama Yargıtay’ın verilen ceza kararını onama ihtimali de var tabi. Dava sürecinin üzerinden 3 yıldan fazla zaman geçti.

“Bu süreçte Bakanlık herhangi bir açıklama yapmadı, oysa Cumhuriyet gazetesindeki yazı dizisi çıktığında Sağlık Bakanlığı gazeteye bir yazı göndermiş ve “açıklamaktan kaçındığımız herhangi bir rapor söz konusu değildir” beyanında bulunmuştu. Ama aradan geçen zaman bunu yalanlıyor.

“Üstelik araştırma raporunun 2,5 yıl önce Çevre Bakanlığına gönderildiğini de bizzat Sağlık Bakanı söyledi. Araştırma biteli 6 yıl, gazetede yazılar çıkalı 4,5 yıl oldu.

“Bu süreç boyunca Sağlık Bakanlığı ve Çevre Bakanlığı kanserojen maddelerden kaynaklanan kirliliği kontrol altına almak ve araştırmanı yapıldığı Tekirdağ, Kırklareli, Edirne ve Kocaeli illerinde yaşayan insanların sağlığını korumak için ne yaptıklarını açıklamak zorunda?

“Bir önlem alınmaması kabul edilemez bir durumdur ve insanları bilerek tehlikeye atmak anlamına gelir.  Bu sorunların en fazla çocukları etkilediğini atlamamalıyız.

“Bebeklik ve çocukluk döneminde toksik kimyasal maddelere maruz kalmak ileride çeşitli hastalıklara” yakalanma riskini çok arttırıyor. Bu dört kentte yaklaşık dört milyon insan yaşıyor ve bu nüfusun bir milyonunu çocuklar oluşturuyor.  

TIKLAYIN – Ergene ve Dilovası’nda Yapılan Kanser Araştırması Sonuçları Neden Açıklanmıyor?

“Açıklanmıyor, çünkü ciddi bir kirlilik tespiti var”

Şık, rapora dair de şu noktalara değindi: 

“Araştırma çalışması çok kapsamlı olduğu için burada ayrıntılı bir bilgi vermem olanaksız. Sadece su ve gıda çalışmasının sonuçları bile 200 sayfaya yakın. Dolayısıyla özetleyerek, bazı önemli bilgilere yer vereceğim.

“Çalışmada Ergene Havzası, Kocaeli Dilovası, Antalya Kumluca ilçesinde yeraltı ve yerüstü suları, atık sular, toprak, hava gibi ortamlarda ve çeşitli gıda ürünlerinde bulunması muhtemel pestisit ağır metal, uçucu organik bileşikler ve aldehitler, poliaromatik hidrokarbon kalıntıları (PAH’s) gibi yüzlerce farklı toksik kimyasal maddenin kalıntı analizleri yapıldı.

“Ayrıca İzmit, Saroz ve Antalya körfezindeki balıklarda, kabuklularda, deniz suyunda toksik kimyasal kalıntıları da araştırıldı.

“Arpa, Bakla, Bezelye, Biber, Buğday, Çilek, Dereotu, Domates, Erik, Havuç, Hıyar, Isırganotu, Karalahana, Kabak, Kanola, Karpuz, Kayısı, Kiraz, Marul, Mısır, Muz, Nohut, Patates, Pirinç, Roka, Sarımsak, Semizotu,  Şeftali,  Şeker Pancarı, Yer Fıstığı, Yeşil Soğan, Yumurta başta olmak üzere çeşitli gıda ürünleri analiz edildi.

“Araştırmada 1440 su örneği ve 1380 gıda örneği çalışıldı. Her bir örnek belli bir yerleşim yerinden alındı. Bu örneklerde toplam olarak 15 bin civarında analiz yapıldı. Çalışma esnasında İngiltere’de düzenlenen “Uluslararası Yeterlilik Testlerine” girilerek yapılan analiz çalışmalarının doğruluk ve kesinliği garanti altına alındı.

“Bütün gıda ve su örneklerinde ağır metaller başta olmak üzere çeşitli kirleticiler, poliaromatik hidrokarbon bileşikleri ve 330 farklı pestisitin kalıntı analizi yapıldı.

“Hormonal sistem bozucu olarak nitelenen pestisitlerin tamamı analiz kapsamındaydı örneğin ve bu çok önemli çünkü hormonal sistem bozucu kimyasal maddeler en büyük zararı çocuklara veriyor. Araştırma sonuçları bölge sakinlerinin gıdalar ve sular vasıtasıyla çeşitli toksik maddelere maruz kaldığını gösteriyordu.

“Yerleşim yerine göre çeşitli farklılıklar olduğunu da belirtmeliyim. Ancak genel olarak hava, toprak, akarsu, atık sular vb gibi diğer ortamlarda yapılan çalışmalar da dâhil edilerek hazırlanan araştırma genel raporunda bölgede yaygın bir toksik kimyasal madde kirliliği tespit edildiği sonucuna varıldığını düşünüyorum.

“Rapor neden açıklanmıyor sorusuna verebildiğim yanıtlardan biri de bu. Açıklanmıyor, çünkü ciddi bir kirlilik tespiti var. Nerede, hangi kimyasal maddelerden kaynaklanan ve ne düzeyde bir kirlilik olduğunu gösteren bilgiler ise bizi faillere götürür, yani kim kirletiyor ve neden göz yumuluyor sorularına yanıt buluruz.

“Öncelikle aradan geçen bunca zaman içinde hangi koruyucu önlemlerin alındığı, halk sağlığını, çevre sağlığını korumak için hangi faaliyetlerin yapıldığı sorularının peşine düşmek gerekiyor. İnsanların ve elbette diğer canlı türlerinin sağlığını önemsiyorsak, ama özellikle de çocukların sağlığını önemsiyorsak bunu yapmak zorundayız.”

Evrim Kepenek

Milyarder Kibri

Gıda, Çiftçilik ve Afrika: Bill Gates’e Açık Mektup
17 Kasım 2022

Gıda egemenliği aktivistleri, zengin beyaz adamın hatalı varsayımlarına, kibrine ve cehaletine meydan okuyor.
Dünya çapında gıda egemenliği ve adaletine odaklanan 50 kuruluş olarak, Afrikalı çiftçilerin ve kuruluşların pratik çözümleri ve yenilikleri konusunda hiçbir eksiklik olmadığını bilmenizi istiyoruz. Sizi geri adım atmaya ve sahadakilerden bir şeyler öğrenmeye davet ediyoruz.

Afrika’da Gıda Egemenliği için İttifak

Sayın Bill Gates:

Kısa bir süre önce New York Times’ta David Wallace-Wells tarafından kaleme alınan bir köşe yazısında ve Associated Press’te yayınlanan bir makalede tarımın küresel durumu ve gıda güvensizliği hakkında yorumlarda bulundunuz.

Her iki makalede de doğru olmayan ve sorgulanması gereken bir dizi iddiada bulunuyorsunuz. Her iki yazıda da dünyanın şu anda tüm dünya sakinlerini doyurmaya yetecek kadar gıda ürettiğini kabul ediyorsunuz, ancak sorunu temelde düşük verimlilikle ilgili olarak yanlış teşhis etmeye devam ediyorsunuz; gıdaya daha adil erişim sağlamak için üretimi artırmamız gerekmiyor. Buna ek olarak, bu yazılarda ele alınması gereken dört spesifik çarpıtma var: 1) tarımsal verimliliği sağlamak için sözde “gübre için kredi, ucuz gübre” ihtiyacı, 2) 20. yüzyılın ortalarındaki Yeşil Devrim’in açlığı gidermek için şimdi tekrarlanması gerektiği fikri, 3) iklim değişikliği ile başa çıkmak için genellikle büyük şirketler tarafından üretilen “daha iyi” tohumların gerekli olduğu fikri ve 4) insanların “Kumbaya’yı söylemeyen” çözümleri varsa, arkalarına para koyacağınız öneriniz.

İlk olarak, sentetik gübreler toplam sera gazı emisyonlarının %2’sine katkıda bulunur ve azot oksit emisyonlarının birincil kaynağıdır. Azotlu gübre üretimi için dünyadaki fosil gazın %3-5’ine ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca çiftçileri ve ithalatçı ülkeleri uluslararası piyasalardaki değişken fiyatlara bağımlı hale getirir ve küresel olarak artan gıda fiyatlarının başlıca nedenidir. Yine de tarımsal verimliliği arttırmak ve açlığı gidermek için daha fazla gübreye ihtiyaç olduğunu iddia ediyorsunuz. Toksik ve zarar verici sentetik gübreler ileriye dönük uygulanabilir bir yol değildir. Halihazırda Afrika’da ve başka yerlerde şirketler, kuruluşlar ve çiftçiler kompost, gübre ve külden yapılan biyo-gübreler ve neem ağacı yağı veya sarımsak gibi botanik bileşiklerden yapılan biyopestisitler geliştirmektedir. Bu ürünler yerel olarak üretilebilir (böylece bağımlılık ve fiyat dalgalanmalarından kaçınılabilir) ve giderek daha fazla ölçeklendirilebilir ve ticarileştirilebilir.

İkinci olarak, Yeşil Devrim büyük bir başarı elde etmekten uzaktı. Her ne kadar 1940’lardan 1960’lara kadar Meksika, Hindistan ve başka yerlerde tahıl ürünlerinin verimini artırmada bir rol oynamış olsa da, dünyadaki aç insan sayısını azaltmak ya da gıdaya adil ve yeterli erişimi sağlamak için çok az şey yaptı. Ayrıca, uzun vadeli toprak bozulması gibi ekolojik sorunlardan artan eşitsizlik ve borçluluk gibi sosyo-ekonomik sorunlara (Hindistan’daki çiftçi intiharları salgınına önemli bir katkıda bulunmuştur) kadar bir dizi başka sorunu da beraberinde getirmiştir. “Yeni” bir Yeşil Devrim’e verdiğiniz sorgusuz sualsiz destek, tarih ve açlığın temel nedenleri (ki bunlar büyük ölçüde siyasi ve ekonomik düzenlemelerle ve ekonomist Amartya Sen’in meşhur deyimiyle haklarla ilgilidir, küresel gıda eksikliğiyle değil) hakkında kasıtlı bir cehaletin göstergesidir.

Üçüncüsü, iklime dayanıklı tohumlar halihazırda mevcuttur ve çiftçiler tarafından geliştirilmekte ve gayri resmi tohum pazarları aracılığıyla ticareti yapılmaktadır. Röportajınızda “yetim mahsul” olarak tanıttığınız sorgum, halihazırda iklime adapte olmuş bu mahsuller arasında yer almaktadır. Yatırımların çoğunun sorgum gibi yerel olarak adapte edilmiş ve besleyici tahıllardan ziyade mısır ve pirince yapıldığını belirtiyorsunuz. Yine de vakfınızın (Bill ve Melinda Gates Vakfı) kurduğu ve finanse ettiği AGRA (Afrika’da Yeşil Devrim için İttifak), orantısız bir şekilde mısır ve pirince odaklanan kurumlar arasında yer aldı. Başka bir deyişle, tam da adını koyduğunuz sorunun yaratılmasının bir parçasısınız. Vakfınızın finanse etmeye devam ettiği AGRA girişimi de, mahsul inovasyonunu iyi kaynaklara sahip laboratuvarlar ve şirketlerle sınırlayan ve kısıtlayan kısıtlayıcı tohum mevzuatını zorladı. Bu girişimler yaygın inovasyonu arttırmaktan ziyade, tohum geliştirme ve tohum pazarları üzerindeki şirket tekellerinin özelleştirilmesine ve konsolidasyonuna katkıda bulunmaktadır.

Son olarak, yaklaşımınızı eleştirenlerin anlamlı (ve finanse edilebilir) çözümler geliştirmek yerine sadece “Kumbaya şarkısı” söylediklerini iddia etmeniz son derece saygısızca ve küçümseyici. Biyogübre ve biyopestisit üretim tesislerinden agroekolojik çiftçi eğitim programlarına, yeni su ve toprak yönetimi tekniklerinin denenmesine, düşük girdili tarım sistemlerine ve haşere önleyici bitkilere kadar verimliliği ve gıda güvenliğini artırmaya yönelik pek çok somut, devam eden teklif ve proje halihazırda mevcuttur. Burada yaptığınız şey, kendi tercih ettiğiniz yaklaşımları pragmatik olarak sunarken, pratik, devam eden, çiftçi liderliğindeki çözümleri bir şekilde hayali veya saçma olarak sunmaktır. Oysa genetik mühendisliği, yeni ıslah teknolojileri ve şimdi de dijital tarım dahil olmak üzere tercih ettiğiniz yüksek teknoloji çözümleri, aslında söz verildiği gibi açlığı azaltmada veya gıdaya erişimi artırmada sürekli olarak başarısız olmuştur. Ve bazı durumlarda, iklim değişikliğine çare olarak açıkladığınız “çözümler” aslında soruna yol açan biyofiziksel süreçlere katkıda bulunuyor (örneğin daha fazla fosil yakıt bazlı gübre ve bunları taşımak için daha fazla fosil yakıta bağımlı altyapı) veya gıdaya erişimde eşitsizliğe yol açan siyasi koşulları daha da kötüleştiriyor (örneğin çiftçilerden ziyade büyük şirketlere ve laboratuvarlara fayda sağlayan politikalar ve tohum ıslahı girişimleri).

Her iki makalede de karmaşık meseleleri kendi yaklaşımınızı ve müdahalelerinizi haklı çıkaracak şekilde radikal bir biçimde basitleştiriyorsunuz. New York Times’daki yazınızda, en düşük işgücü ve arazi maliyetlerine sahip olan Afrika’nın net tarım ürünleri ihracatçısı olması gerektiğini belirtiyorsunuz. Bunun nedenini ise “üretkenliklerinin zengin ülkelere kıyasla çok daha düşük olması ve altyapınızın olmaması” olarak açıklıyorsunuz. Ancak toprak ve işgücü maliyetlerinin yanı sıra altyapılar da sosyal ve siyasi olarak üretilir. Afrika aslında son derece üretken bir ülke; sadece kârlar başka yerlerde elde ediliyor. Sömürgeleştirme, neoliberalizm, borç tuzakları ve diğer yasallaştırılmış yağma biçimleri yoluyla Afrikalıların yaşamları, çevreleri ve bedenleri değersizleştirildi ve başkalarının yararı ve kârı için meta haline getirildi. Altyapılar bu metaları kıtanın dışına yönlendirmek üzere tasarlanmıştır. Afrika tahıl konusunda kendi kendine yeterli değil çünkü tarım, madencilik ve diğer kaynak yoğun sektörler Afrikalı halklardan ziyade sömürgeci ve daha sonra uluslararası pazarlara hizmet edecek şekilde yapılandırıldı. Tüm bunlardan kesinlikle siz sorumlu olmasanız da, siz ve vakfınız tarıma son derece özelleştirilmiş, kar temelli ve kurumsal bir yaklaşım getirerek bu sorunların bazılarını daha da kötüleştiriyorsunuz.

Afrikalı çiftçiler ve kuruluşlar tarafından geliştirilen pratik çözümler ve yenilikler konusunda hiçbir sıkıntı yok. Sizi geri adım atmaya ve sahadakilerden bir şeyler öğrenmeye davet ediyoruz. Aynı zamanda, yüksek profilli haber kuruluşlarını, biz konuşurken bu gerçekleri yaşayan ve bunlara uyum sağlayan insanlar ve topluluklar pahasına, zengin bir beyaz adamın hatalı varsayımlarına, kibrine ve cehaletine güvenilirlik kazandırma konusunda daha dikkatli olmaya davet ediyoruz.

İmza:

Küresel Adalet için Topluluk İttifakı/AGRA Watch
Afrika’da Gıda Egemenliği için İttifak (AFSA)
Güney Afrika İnanç Toplulukları Çevre Enstitüsü (SAFCEI)
TAHIL
Afrika Biyoçeşitlilik Merkezi
Kenya Gıda Hakları Birliği
Büyüme Ortakları
Grassroots Uluslararası
Agroekoloji Fonu
ABD Gıda Egemenliği İttifakı
Ulusal Aile Çiftliği Koalisyonu
Aile Çiftliği Savunucuları
Oakland Enstitüsü
Büyüyen Bir Kültür
ETC Grup
Mahallelerde Gıda Topluluk Koalisyonu
Detroit Siyah Topluluğu Gıda Güvenliği Ağı
Louisville’de Sürdürülebilir Tarım
Haki Nawiri Afrika
Gerçek Gıda Medyası
Agroekoloji Araştırma-Eylem Kolektifi
Environmental Rights Action/ Friends of the Earth Nigeria (ERA/FoEN)
Les Amis de la Terre Togo / Friends of the Earth Togo
Justiça Ambiental/ JA FoE Mozambik
Friends of the Earth Afrika
Toprak Ana’nın Sağlığı Vakfı (HOMEF)
Hayati Çevre Kaynakları Komitesi (COVER)
Genç Çevre Ağı (TYEN)
GDO’suz Nijerya
Toplumsal Kalkınma Savunuculuk Vakfı
Afrika Kırsal ve Çevresel Kalkınma Merkezi
Bağlantılı Savunuculuk
Politika Uyarısı
Sıfır Atık Elçileri
Nijerya Öğrenci Çevre Meclisi (SEAN)
Ev Sahibi Topluluk Ağı, Nijerya (HoCON)
Yeşil İttifak Nijerya (GAN)
Yarın için Umut Girişimi (HfTI)
Medya Farkındalığı ve Adalet Girişimi (MAJI)
Biz İnsanlar
Gökkuşağı İzleme ve Geliştirme Merkezi
BFA Gıda ve Sağlık Vakfı
Kurumsal Hesap Verebilirlik ve Kamu Katılımı Afrika (CAPPA)
Kadın ve Çocukların Yaşamını İlerletme Girişimi
Nijerya Tarımda Kadın Ağı (NWIN)
Toplumsal Cinsiyet ve Çevresel Risklerin Azaltılması Girişimi (GERI)
Toplumsal Cinsiyet ve Toplumun Güçlendirilmesi Girişimi
Eko Savunucular Ağı
Kentsel Kırsal Çevre Savunucuları (URED)
Barış Noktası Kalkınma Vakfı (PPDF)
Toplum Destek Merkezi, Nijerya

KEMALİYE- ARAPGİR- DİVRİĞİ- ARGUVAN İLÇELERİ SARIÇİÇEK YAYLASI’NDA PLANLANAN RES’LER

Yazar: Eşref ATABEY 

Rüzgâr enerjisi, doğal ve tükenmez, fosil enerji kaynaklarındaki gibi çevre kirliliği yaratmayan enerji kaynağı olarak görülür. Ancak rüzgâr türbinlerinin tarla, mera, orman alanı gibi arazi kullanımına etkileri, aerodinamik gürültüleri nedeniyle kuş göçleri gibi habitata etkileri, havacılık haberleşmeleri, radyo ve televizyon yayınlarını etkileme nedeniyle elektromanyetik alan etkileri, görüntü ve estetik etkileriyle, balarısı ve arıcılık üzerine etkileri bulunur. 

Rüzgâr enerji santralleri (RES’ler) çevre kirliliği yaratmıyor diye bu durum, rüzgâr esen her tepeye bir rüzgâr türbini kurulacağı anlamına gelmemelidir. Karşınızda sürekli dönen, parlayan ve ses çıkaran dev pervaneleri görmek sinir bozucu değil mi?

Kemaliye, Arapgir, Divriği, Arguvan ilçeleri Sarıçiçek Yaylası’nda planlanan rüzgâr enerji santrali

Kemaliye, Divriği ve Arapgir ilçe sınırları içinde kalan alanlarda Sarıçiçek Yaylasını da içine alan bölgede Şağıluşağı Rüzgâr Enerji Santrali Projesi planlanmaktadır. ‘ÇED Başvuru Dosyası’ Erzincan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğünün web sayfası ÇED duyuruları kısmında ‘ÇED süreci başlayan’ kategorisinde 18.11.2022 tarihinde ilan edilmiştir.

Rüzgâr enerji santraline en yakın yerleşimler Kemaliye merkez, Sandık, Sırakonak, Çanakçı, Kekikpınar, Gözaydın,  Ağıl ve Dilli köyleri; Divriği ilçesine bağlı Çakmakdüzü, Çayören, Karşıkonak, Ağaçlıgöl, Beldibi ve Yeşilyol köyleri; Arapgir ilçesine bağlı Şağıluşağı, Taşdibek, Tarhan ve Sugeçti; Arguvan ilçesine bağlı Çakmak ve Elmatarla köyleridir.

 Planlanan santral sahası uydu fotoğrafında mavi gösterilen alan, Arguvan Çakmak Mahallesi ile Arapgir Tarhan Mahallesi arasındaki sırt boyunca birkaç km kuzeye devam ederek doğuya yönelmekte, Sarıçiçek Yaylası’nı boydan boya kat ederek, Kemaliye Subatan Mevkii’nde kuzeye doğru Sandık Köyü sırtlarında son bulmaktadır. Proje Tanıtım Dosyası’nda alanın yüzölçümü belirtilmemiş olup, 26 türbin planlanmıştır.

Bu proje alanı içinde aynı zamanda 27.5.2019 tarihinde ‘Nihai karar’ı ilan edilen, uydu fotoğrafında mavi noktalar alanı ve türbin numaralarıyla gösterilen, ‘Arapgir Rüzgâr Enerji Santrali Projesi’ alanı da olduğu anlaşılmaktadır. Şağıluşağı RES projesi ÇED raporunda bahsedilen ‘Alternatif Proje’, bu  Arapgir Rüzgâr Enerji Santrali Projesi alanı olmalıdır.

Şağıluşağı RES özellikleri

Sivas Divriği, Malatya Arapgir ve Arguvan ile Erzincan Kemaliye ilçeleri sınırları içinde kalan, 18.11.2022 tarihinde ÇED süreci başlayan Şağıluşağı Rüzgâr Enerji Santrali Projesinde 26 türbin planlanmaktadır. 3 adet türbin Sivas ilinde, 14 adet türbin Malatya ilinde ve 9 adet türbin Erzincan il sınırlarındadır. Alternatif projede 1 adet türbin Sivas ilinde, 2 adet türbin Malatya ilinde ve 23 adet türbin Erzincan il sınırlarındadır. Kurulu gücü 182 MWm / 80 MWe’dir [1].

Proje alanı “Çayır-mera” ve “orman”, alternatif yerleşimde tüm üniteler “Çayır-mera”, “tarım” ve “orman” gösteriminde yer almaktadır. Erzincan ilinde kurulacak olan ilk RES’tir.

Proje alanına en yakın yerleşimler; Sandık, Gözaydın, Sırakonak, Çanakçı, Çakmak, Şağıluşağı, Eğnir, Taşdibek, Tarhan, Sugeçti, Yeşilyol ve Çakmadüzü köyleridir. Bunlardan Arapgir ilçesi Sugeçti köyü ve Şağıluşağı köyü santral sahasına en yakın yerleşim merkezidir. Proje ömrü 49 yıl olup, yerleşimlere uzaklığı 300-600 m arasıdır [1].

Arapgir RES özellikleri

Sivas Divriği, Malatya Arapgir ve Arguvan ile Erzincan Kemaliye ilçeleri sınırları içinde yer alan Arapgir Rüzgâr Enerji Santrali’nde 20 türbin planlanmışkurulu gücü 48 MWm/48 MWe’dir. ÇED alanı 3443,46 ha ve ömrü 49 yıldır. [2]

Arapgir RES projesinde planlanan bazı türbin numaraları karşılaştırıldığında, Şağıluşağı RES projesi alanı içinde kaldığı ve ‘Alternatif Proje’ diye planlandığı anlaşılmaktadır. Bunu her iki proje alanındaki bazı tepelerdeki türbin numaralarını karşılaştırmasından anlıyoruz.

Rüzgâr enerji santrallerinin çevre ve insan sağlığına etkilerine geçmeden önce özel bir durumu olması dolayısıyla Kemaliye’de rüzgâr enerji santralleri dâhil hiçbir madencilik faaliyeti yapılmaması gerektiğinden bahsedeceğim.

Kemaliye ilçe sınırları içinde RES projesine izin verilmemeli… Peki, neden?

Kemaliye Hasret Gazetesi Temmuz 2022, 60ıncı sayısı [3] ile temizmekan.com4] portalında yayımlanan yazılarımda;

Kemaliye, Munzur Dağları batı bölümü sarp kayalıkların önünde, Fırat’ın Karasu Nehri kolu üzerinde, derin vadinin batı yamacında kurulmuş, muhteşem doğa güzelliği olan bir yerdirKemaliye’yi özel kılan; Jeolojik yapısı, coğrafi konumu, muhteşem doğası, Karasu Nehri’nin Munzur kireçtaşı kütlesini kazıyarak oluşturduğu kanyonu, fauna ve florası, doğa tarihi ve kültürüdür. Kemaliye (Eğin); Tarihi Kentler Birliğinin kurucu üyesidir. ÇEKÜL Vakfı’nın “7 Bölge 7 Kent” projesinde yer alan, Tarihi Kentler Birliği’nin kurucu üyesi olan Kemaliye, Turizm Öncelikli Yöre Belediyesi olarak seçilmiştir. Tarihi İpek Yolu güzergâhında yer alan, geçmişten bugüne birçok medeniyete ev sahipliği yapan, geleneksel mimarisiyle Anadolu’nun kültürel mirasının örneklerini yansıtan Kemaliye, 30 Nisan 2021 UNESCO Dünya Mirası geçici listesine girmiştir.

26 Mart 2022 Türkiye’nin Cittaslow (Sakin Şehirler) ağına dâhil edilen, salyangoz logosunu alan 21. yerleşim yeri, 30 ülkeden 281 kentin bulunduğu ağa dâhil edilmiştir. 21 Mayıs 2020 Karanlık Kanyonu Nitelikli Koruma alanı ilan edilmiştir.  Kapı tokmaklarıyla simgeleşmiş tarihi Kemaliye evleri, taş merdivenli sokakları, teraslı meyve bahçeleri ve içindeki taş evleri önemlidir. Yörede bolca yetişen dut ve ceviz gibi ürünler önemli birer ihracat ürünüdür. Kemaliye’de her yıl 1-4 Temmuz arasında geleneksel uluslararası kültür ve doğa sporları şenliği düzenlenir. Karanlık Kanyon’da 2008 yılından beri Uluslararası Doğa Sporları kapsamında “Base jumping” atlayışları yapılır. Rafting gibi su sporlarına elverişlidir” şeklinde Kemaliye’nin kendine has jeolojik, doğa, tarihi ve kültürel değerlerini sıralamış, başta turizm potansiyeli ve yukarıda saydığım özellikleri dikkate alınarak, doğa varlıkları, koruma kriterleri, kültür varlıkları, madenciliğin havaya, toprağa, suya, canlı ve insan sağlığına etkileri, kamu yararı dikkate alınarak, ekosistemin sürdürülebilirliği, biyolojik çeşitlilik, yaban hayatının devamlılığı, içilebilir su ile güvenli gıdaya ulaşabilmek için Kemaliye madencilik faaliyetlerine tamamen kapatılması gerektiğini” belirtmiştim.

Kemaliye’nin kendine has yukarıda saydığım özellikleri dolayısıyla sınırları dâhilinde RES faaliyetine izin verilmemelidir.

Rüzgâr enerji santrallerinin çevresel ve sağlık etkileri

Rüzgâr enerjisi, doğal ve tükenmez, fosil enerji kaynaklarındaki gibi çevre kirliliği yaratmayan enerji kaynağı olarak görülmektedir. Rüzgâr türbinlerinin etkilerini arazi kullanım alanı, gürültü, habitata etkisi, elektromanyetik alan etkisi, görüntü ve estetik etki olarak sıralayabiliriz [5]

Arazi kullanımı

Türbinlerin kurulacağı yerlere yolların yapılması sırasında ve türbin kurulacağı alanda bitki örtüsü ortadan kaldırılmakta ve tek türbin için kullanılan alan 700-1000 m2/MW düzeyindedir [5].

Sağıluşağı Rüzgâr Enerji Santralinin yukarıda saydığım Arapgir köylerinden başlayarak, Divriği ve Kemaliye köylerine kadar çok geniş bir alanda planlandığı görülmektedir. Kullanılacak sahanın yüzölçümü raporda belirtilmemiştir.

Gürültü etkisi

Rüzgâr türbinlerinde gürültü sorunu olup,  iki nedenle oluşur. Biri mekanik diğeri aerodinamik nedenledir.

Mekanik gürültü: Dişli sistemi, jeneratör, soğutma fanları gibi sistemlerden kaynaklanır.

Aerodinamik gürültü: Rüzgâr ve kanat etkileşimi nedeniyle oluşan gürültüdür.

Rüzgâr türbinlerinin ürettiği darbeli ses ötesi dalga ve düşük frekanslı gürültü doğrudan uyku bozukluğu ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Rüzgâr türbinlerinin ürettiği darbeli ses ötesi dalgalar ve düşük frekanslı gürültü semptomlara ve duyarlılığa neden olduğu ortaya konulmuştur. Özellikle ses ötesi dalgaların kapalı cam ve duvarlardan geçtiğini, hatta odaların içinde yankılanarak daha da şiddetli bir etki yarattığını ortaya konulmuştur [5].

Tepelere kurulan rüzgâr türbinlerinin ürettiği ses ötesi dalgalar çok daha uzak mesafelere ulaşmaktadır. Mevcut gürültü ölçümleri yerine evlerin içinde tam spektrum ölçüm yapılması gerekiyor. Düşük frekanslı gürültüyü ve ses ötesi dalgaları ölçmeyen ‘A’ ağırlıklı Ses Düzeyi (dBA) ölçümlerinin uygun olmadığı belirtilmektedir.

Gürültüden kaynaklı Rüzgâr Türbini Sendromu, insanların evlerini terk etmelerine neden olacak kadar ciddi semptomlara yol açmaktadır. Yapılan araştırmada güvenli mesafenin en az 2 kilometre olacağını göstermektedir. Rüzgâr türbini gürültü kaynağı kanadın ucu değil, ucuna yakın bir bölgedir.

Tipik olarak 1 MW’dan yüksek kapasiteli rüzgâr türbini 100-106 dBA ses gücü seviyesine sahiptir. Şağıluşağı RES proje 105 dBA ses gücü üzerinde hesaplamalar yapıldığı belirtilmektedir.

Hava kirliliğine etkisi

Kömür, petrol, doğal gaz en fazla elektrik enerjisi üretiminde kullanılmaktadır. Bu fosil yakıtlar karbon dioksit, kükürt dioksit ve azot oksitler yayarlar. RES’ler bu bakımdan avantajlı görünmektedirler. Rüzgar turbininden 1 kWh’lik elektrik enerjisi üretimiyle salınımı en fazla önlenen emisyonlar sırasıyla; kükürt dioksit 7.1 gr, azot oksit 2.8 gr, karbonmonoksit 0.9 gr, karbondioksit 0.7 gr ve partikül madde 0.18 gr olduğu ortaya konulmuştur[5]

Habitata etkisi

Bazı göçmen kuşların davranışlarından RES’lerden olumsuz etkilendikleri saptanmıştır. Bu nedenle RES’ler kurulmadan ve tesis yapıldıktan sonra gözlemin en az iki yıl süreyle yapılmasının gerekliliği vurgulanmıştır. Rüzgâr Elektrik Santrallerinden 48 tanesi önemli kuş göç yollarının olduğu alanlarda bulunmaktadır. Rüzgâr türbinleri pervanelerine takılma ve çarpmayla tehlike altında olan canlılar kuşlardır.  Türbinlerin çalışması sırasında pervanelerine çarpmayla kuş ölümleri olmaktadır.  Rüzgâr enerji santrallerinin kurulduğu bölgelerin göç yolları üzerinde olmaması en iyi çözüm yolu olarak görülmektedir [5].

Göçmen kuşları göç yolları Türkiye haritasına göre, Şağıluşağı RES, Afrika’dan Kuzey Avrupa-Rusya’ya giden kuşların göç yolu üzerinde bulunmaktadır.

RES’lerin kuşlara etkileri Sağıluşağı RES, ÇED raporunda da [1] “Kurulması planlanan rüzgâr enerji santrali kapsamında sahaya yerleştirilecek rüzgâr türbinlerinden kuşların da etkilenmesi söz konusudur. Rüzgâr türbinlerinin canlılar üzerindeki en önemli etkileri kuşlar ve yarasalarda gözlemlenmektedir. Kuş türlerinin, özellikle de göç eden türlerin ölümüne sebep olan en önemli yapay engellerin başında yüksek gerilim hatları ve direkleri ile yüksek binalar gelmektedir. Son zamanlarda RES’lerin sayısının gittikçe artmasıyla birlikte bu türbinlerin kuş kaybına neden olması gündeme gelmiştir” diye belirtilmektedir.

Elektromanyetik alan etkisi

Rüzgâr türbinleri, elektromanyetik alan oluşturarak kurulduğu bölgedeki havacılık ve denizcilik haberleşmelerini, radyo ve televizyon yayınlarını olumsuz etkileyebilmektedir. Bu etki, rüzgâr türbinlerindeki gövde ve kanatların bir ayna görevi görmesinden kaynaklanmaktadır. Alıcıdan gelen sinyaller yansıtılmakta ve bu sinyaller alıcıya giden sinyalleri doğrudan etkilemektedir [5].

Bu elektromanyetik alan etkisi Şağıluşağı RES Projesi ÇED raporunda [1]“Rüzgâr enerji santrallerinin, elektromanyetik giriş ile TV ve radyo yayınlarının, havacılık ve denizcilik haberleşmelerinin olumsuz etkilenebilmesi söz konusudur. Rüzgâr türbini veya üretim donanımı elektromanyetik alana etki edip radyo ve TV alıcılarında parazit yapabilirler. Bunun en temel nedeni türbin kanatlarıdır. Bu kanatlar dönerken radyo ve TV alıcıları ile radyo dalgalarını geri yansıtır ve doppler frekans kaymasından dolayı parazit oluşur” diye belirtilmektedir.

Görüntü ve estetik etki

Görsel etkileri rüzgâr türbinlerindeki gölge titreşimi ve parıltı şeklinde olmaktadır. Güneşin doğuşu ve batışı sırasında rüzgâr türbinlerinin dönmekte olan kanatları gölge oynamasına ve gölge titreşimine sebep olabilir. Benzer şekilde cilalı kanatlara gelen güneş ışığı da etrafa yansıyarak parıltı etkisine neden olabilir.

Görüntü etkisi konusunda Şağıluşağı RES Projesi ÇED raporunda [1]“Gölge etkisi ve kanat parlaması, görsel etkisinin özel bir durumudur. Güneşin doğuşu ve batışı esnasında, rüzgâr türbinlerinin dönmekte olan kanatların gölge oynamasına, gölge titreşimine neden olabilir. Aynı şekilde cilalı kanatlara gelen güneş ışığı da civara yansıyarak parıltı etkisi yaratabilir. Bu da türbin civarında yaşayan insanları rahatsız edebilir” denilmektedir.

Balarısı ve arıcılık üzerine etkileri

Rüzgâr türbinlerinin bal arılarını olumsuz yönde etkilediği ifade edilmiştir. Rüzgâr türbinleri kanatlarından oluşan; gürültü ve kaçak akımların sebep olduğu kaçak gerilim nedeniyle arıların yönlerini şaşırmaları ve kaybolmaları şeklindedir.

Rüzgâr santralleri rüzgâr ırmakları üzerine ve yüksek yerlere kurulduğundan böyle yerlerin arı yaşam alanları olmadığı, dolayısıyla, arıların etkilenmeyeceği, türbinler arıların uçuş güzergâhı üzerinde olsalar bile, arıların uçuş yükseklikleri türbin kanatlarına çarpacak yüksekliğin çok altında olduğu belirtilmektedir.

Bahsi geçen Şağıluşağı RES Projesi ÇED raporunda Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’ne bölgedeki en yaygın hayvancılık faaliyeti arıcılık olup, olası etkileri üzerine “Arapgir Ruzgar Enerji Santralinin Tozlaşmaya, Tozlaşmayı Sağlayan Böcek Türleri ve Arıcılık Üzerine Etkileri Değerlendirme Raporu” hazırlatıldığı belirtilerek, söz konusu raporda [1];

Rüzgâr bal arılarının ve diğer tozlayıcıların yaşamlarını ciddi anlamda olumsuz etkilediğinden rüzgârlı alanlar bal arıları başta olmak üzere diğer tüm tozlayıcıların doğal yaşam alanları değildir. Bu nedenle, RES’lerin en önemli tozlayıcılar olan arıların ve özellikle de bal arılarının yaşamları üzerine varsayımlara dayanan olumsuz etkilerinin ortaya çıkma şansı bulunmamaktadır. RES alanlarında arılar ya da diğer tozlayıcılar kazara bulunsalar bile modern rüzgâr türbinleri sahip oldukları teknolojik özellikler nedeniyle varsayılan olumsuzlukların ortaya çıkmasına imkân tanımamaktadır. Daha da önemlisi, RES’ler arttıkça, klasik enerji üretim sistemlerinden kaynaklanan sera gazı etkisi ve çevre kirliliği oransal olarak azalmaktadır. Bu yönüyle, RES’ler çevreye ve yaşamları tamamen çevre şartlarına bağlı olan tozlayıcılar, bal arıları ve arıcılık üzerine dolaylı olaraktan olumlu katkılar sağlamaktadır.” değerlendirmesi yer almaktadır.

Hazırlatılan rapora göre, Arapgir RES’in işletme döneminde türbinlerden kaynaklı arıcılık faaliyetleri üzerine olumsuz bir etki beklenmediği vurgulanmıştır.

Şağıluşağı RES projesinin Balarıları için olumsuz etki yapmayacağına dair sadece ‘rüzgar’ etkisine bağlayan, RES’ler sera gazını azaltır dolayısıyla arılara faydası vardır gibi genelleme yapılarak mantık dışı yürütülen, sahada uzun süre gözlem ve deneyimlere bilimsel temele dayandırılmayan böyle bir tez tartışmaya açık olup, kümülatif bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir.

Kemaliye’nin doğa, tarihi, kültürel değerleri dolayısıyla madencilik madenleriyle birlikte rüzgâr enerji santraline de izin verilmemesi gerekmektedir.

Dr. Eşref Atabey

Jeoloji Yüksek Mühendisi

Kaynaklar

 [1] Sağıluşağı Rüzgâr Enerji Santrali (RES) Projesi. Yeka Res-3 Proje Tanıtım Dosyası. 2022. Aşiyan Enerji Üretim İnş. San. Ve Tic. A.Ş.

[2] Arapgir Rüzgâr Enerji Santrali Nihai ÇED Raporu. 2019. Arapgir Elektrik Enerjisi Üretim A.Ş.

[3] Eşref Atabey. Kemaliye madencilik faaliyetlerine neden kapatılmalı? Kemaliye Hasret Gazetesi Temmuz 2022, yıl-5, sayı-60.

[4] Eşref Atabey. 2022. Kemaliyede madencilik neden yapılmamalı? https://www.temizmekan.com/kemaliyede-madencilik-neden-yapilmamali   

 [5] Eşref Atabey. 2022. Rüzgâr enerji santrallerinin çevresel etkileri. https://www.temizmekan.com/ruzgar-enerji-santrallerinin-res-cevresel-etkileri-ve-milas-karpuzlu-besbuyukdagi-resi/

Erzincan Iliç Anagold Altın Madeni işçileri grevde

Kamuoyuna

Erzincan Iliç ilçesindeki Anagold Altın Madeni şirketinin alt işvereni olan ÇiftAy Madencilikte çalışan 900 işçiyiz.

Aylardan bu yana sabırla banka promosyon hakkımızın ödenmesi için işveren yetkililerimizle görüşmeler yaptık. Ancak bugüne kadar net bir gelişme kaydedilmedi. Ne kadar, ne miktar promosyon alacağız ve ne zaman ödenecek hala belli değil. Başka kurum ve işletmelerle kıyaslandığında bize teklif edilen bedellerin çok düşük olduğuna ilişkin itirazlarımız sonucunda birkaç haftadan bu yana en son üç yıllığına toplam 6.250.- lira rakamları telaffuz edildi.

Bu rakamın çok yetersiz olduğu ve kabul etmemekte kararlı oluşumuz üzerine bugünden başlayarak bazı arkadaşlarımız işten atılmaya kalkışıldı.

Öncelikle hakkımızı her aradığımızda işten atılma tehdidini kabul etmeyeceğimizi, bu haksız ve orantısız dayatmalar karşısında işyerindeki tüm arkadaşlarımızla birlikte tüm yasal karşı koyma hakkımızı kullanacağımız konusunda kararlı olduğumuzun bilinmesini isteriz.

Ayrıca hak ve nefaset ölçülerinde başta promosyon hakkımız olmak üzere tüm alacaklarımızın peşini bırakmamakta tüm işçiler, Iliç halkı ve tüm emek dostlarıyla mücadele etmekte kararlıyız.

İşverenimiz ÇİFTAY İLİÇ Şantiyesi Müdürlüğü yönetimi ve üst işverenimiz ANAGOLD’a sorunları daha da büyütmeden hakkaniyet ölçüleri içerisinde görüşerek çözümlemeye davet ediyoruz. 27.11.2022

Erzincan/Iliç ÇiftAy Şantiye İşçileri

ÇİFTAY İLİÇ ŞANTİYESİ MÜDÜRLÜĞÜNE

Son zamanlarda yaşanan olumsuz olaylar ve banka promosyonu konusundaki eksik bilgilendirmelerden kaynaklı işyerinde çalışma barışı sekteye uğramış, işçiler arasında işverene karşı hayal kırıklıkları yaşanmıştır. İşini ve ekmeğini seven biz çalışanlar işyerinde yaşanan bu olumsuz durumun Çiftay Şantiyesi idaresinin vereceği sözler ile ortadan kalkacağına inanıyoruz. Hepimiz işimizi zamanında ve en verimli bir şekilde yapıp ailemize helal ekmek götürmek için çalışıyoruz. Bu durumun sekteye uğramaması için İliç şantiyesi işçileri olarak aşağıdaki taleplerimizin gerçekleştirilmesini ve işyerinde çalışma barışının tesis edilmesini talep ediyoruz.

  1. Haksız yere işten atılan arkadaşlarımızın tümünün işe iadesini,
  2. Banka promosyonu konusunda işverenin işçileri şeffaf, açık ve net bir şekilde bilgilendirmesini,
  3. Banka promosyonu görüşmelerinde çalışan temsilcilerinin gözlemci olarak görüşmelerde yer almasını
  4. İşçilerin üst işveren Anagold işçileri olmak üzere diğer taşeronların aldığı banka promosyonuna yakın miktarlarda almasının sağlanması için işveren tarafından gerekli çabanın gösterilmesini
  5. İşyerinde sendikal faaliyetlerin engellenmemesini talep ediyoruz.

Yukarıdaki taleplerimiz gerçekleşmesi halinde işyerinde iş huzuru tesis edilmiş olacaktır. Çiftay işçileri olarak ekmeğimiz için çalışmaya devam edeceğiz.

26.11.2022

Çiftay İliç Şantiyesi İşçi Temsilcileri

GÜNDOĞMUŞ KÖYLERİNDE TAŞ VE MERMER OCAKLARI YAPILMASINI İSTEMİYORUZ

Değerli basın mensupları, değerli arkadaşlar derelerimiz, ormanlarımız, sit alanlarımız kısaca doğamız çevresel etkileri düşünülmeyen, sadece kar odaklı politikalarla yok ediliyor.

Köylünün yaşam alanları her geçen gün daraltılıyor. Son yıllarda hızla yaygınlaştırılan taş ocakları, mermer ocakları doğaya olduğu kadar, bizlerin ve çocuklarımızın sağlığını da derinden etkilemektedir. Bizler geçimini tarım ve hayvancılıkla yapan köylüler olarak geçim kaynağımızı taş ocakları yüzünden kaybetmek istemiyoruz.

Değerli arkadaşlar aldığımız duyumlara göre Gündoğmuş ilçesi sınırları içerisinde çok sayıda taş ocağı açılması için süreç başlatılmıştır. Daha yakın bir tarihte ormanlarının büyük bir bölümünü yangınla kaybetmiş bir ilçenin dağına, taşına göz dikilmiş olması asla kabul edilemez. Dağlarımızda, yaylalarımızda taş ocağı ve mermer ocağı arayışı içerisinde olan şirketlere sesleniyoruz. Yaşamımızı kısıtlayacak bu tür girişimlere Gündoğmuş halkı olarak kesinlikle izin vermeyeceğiz. Buradan bu izinleri veren yetkililere de sesleniyoruz Köylerimizi korumak için bütün yasal, hukuki ve demokratik tepkimizi göstereceğiz.

Bugün burada Karadere Köyü sınırları içerisinde yapılmak istenen Taş Ocağı girişimine karşı toplandık ama burası temsili seçilmiştir. Gündoğmuş’un bütün köylerine yapılmak istenen Taş ve Mermer Ocaklarına karşı ortak mücadelemizi yürüteceğiz.

Elbette bizler doğamıza sahip çıkmaz isek yaşama. Barınma şansımız da ortadan kalkacaktır. Çünkü başka köyümüz ve toprağımız yok.

Bugün Köylülerimizin yanı sıra, Bizlere destek olan, İlçe dışından desteğe gelen kurum ve kişilere de teşekkürlerimizi sunuyoruz. 

Bizler yaşadığımız topraklarda bu doğa katliamına seyirci kalamayız. Hep birlikte sesimizi yükselteceğiz.

Mermer ve Taş Ocaklarına karşı daha önce kazanılmış onlarca emsal davalar var, Narağacı Köyü’ne yapılmak istenen ve yargının dur dediği dava bunlardan bir tanesidir. Demek ki hukuk ta burada yanlışa dur diyor. Gündoğmuş endemik bitkilerin, yaban hayatının, sit alanlarının ve tarihi dokunun korunması gereken ülkemizin önemli yerlerinden birisidir. Bu değerler hepimizin ve hep birlikte sahip çıkmakta bu nedenle önemlidir. Doğa hepimize gerekli, taş ocakları ise şirketlerin karlarını artıracak. Biz sonuna kadar doğamız için nöbete olacağız. Buradan bir kez daha sesleniyoruz Gündoğmuş’un doğasından ellerinizi çekin.

146 kurumdan ortak açıklama: ODTÜ Rant Yolu iptal edilsin

ODTÜ öğrencilerinden Barış Aslan, ODTÜ Ormanı’nı ikiye bölecek projeye karşı Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından yazılan deklarasyon metnine kısa sürede 146 kurumun imza attığını söyledi.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) yapılmak istenen ve kamuoyunda “Rant Yolu” olarak da bilinen yol projesine karşı Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri ortak bir açıklama yayımladı.

8 Kasım’da Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) önünde ODTÜ öğrencileri, mezunları ve akademisyenlerinin polis tarafından kötü muamale ile gözaltına alınması kamuoyunda tepkiye neden olmuştu.

Süreci takip eden Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri “ODTÜ Ormanının parça parça ortadan kaldırılmasına sessiz kalmıyoruz. Tüm kamuoyunu da ODTÜ ormanının talanına karşı çıkmaya ve bugüne kadar yeterince zarar görmüş ODTÜ ekosistemine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Bir kez daha ABB’yi, CHP’yi ve Mansur Yavaş’ı Rant Yolu projesini iptal etmesi için uyarıyoruz,” dedi.

“Ankara’nın sorunu”

ODTÜ Rant Yolu Direnişi’nden ve ODTÜ öğrencilerinden Barış Aslan, deklarasyon yayımlama önerisinin ABB önünde ODTÜ’lülere uygulanan fiziksel şiddetin ve gözaltıların ardından Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri’nden geldiğini söyledi.

Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından kaleme alınan metne, Türkiye genelinde toplamda 146 kurum, parti ve platform imza attı.

Aslan, deklarasyon sayesinde seslerini daha fazla insanın duyabileceğini söyleyerek şöyle dedi:

“ODTÜ Rant Yolu Direnişi bileşenlerine yönelik ABB önündeki güvenlik ve polis saldırısı çok ses getirdi. Saldırının ardından Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri ile ODTÜ’lüler bir toplantı yaptı ve bizden bilgi talep etti. Onlara verdiğimiz bilgiler ışığında sürece dahil olmalarının büyük bir önem taşıdığını belirttik.

“Sonrasında Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri bir yol haritası belirledi ve attıkları ilk adım da imzalanan bu deklarasyon oldu.

“Yavaş’a son uyarı”

“Deklarasyon metninde bu projenin ODTÜ Ormanı’nı parçalayacağından, ODTÜ çevresini rezidans inşaatlarına açacağından ve CHP’nin sergilediği rantçı tutumlardan bahsediliyor.

“Bu deklarasyon artık Mansur Yavaş’a yaptığımız son uyarı.”

Deklarasyon metninde imzası yer alan kurum, parti ve platformlar şöyle:

20 Kasım Platformu
78’liler Girişimi
Alınteri
Amed Ekoloji Derneği
Anıtpark Forum
Ankara İşçi Meclisi
Ankara Kadın Platformu
Ankara Kent ve Ekoloji Ağı
Antalya Ekoloji Meclisi
Antalya Vegan Platformu
Artvin Çevre Platformu
Bakırtepe Çevre Platformu
BDSP
Bergama Çevre Platformu
Biga Ekoloji ve Yaşam Platformu
Bilkent Siyaset Felsefesi Topluluğu
Burhaniye Çevre Platformu
Büyük Menderes İnisiyatifi
Çanakkale DİSK Emekli-Sen
Çanakkale Kadın Platformu
Çeşme Çevre Platformu
DAD Ankara Şube
DBP
Deştin Çevre Platformu
DEV-GÜÇ
Devrimci 78’liler Federasyonu
Devrimci Parti
DGB
DGD
Doğanın Çocukları
DSİP Ankara İl Örgütü
EGEÇEP
EHP
Ekoloji Politik
Elbistan Doğal Yaşamı Koruma Derneği
EMEP Ankara İl Örgütü
Eşitlik Kadın Örgütü
ESP Ankara İl Örgütü
ESP Çanakkale İl Örgütü
GALADER
Gençlik Komiteleri
GEYDER Gökova Ekolojik Yaşam Derneği
Güney Marmara Dayanışması
Halkevleri
Hayvan Özgürlüğü Kolektifi
HDK Ankara
HDK Ekoloji Meclisi
HDP Çanakkale
İHD Ankara Şube
İkizdere Çevre Derneği
İkizdere Dernekler Federasyonu
İklim Adaleti Koalisyonu
İlmek Kadın Dayanışması
İşçi Emekçi Kadın Komisyonları
İşçinin Kendi Partisi
İzmir Feminist Kolektif
İzmir Kadın Platformu
İzmir SKM
İzmir Yeşil Gelecek Derneği
İzmit Yerel Gündem**
Kadınlar Birlikte Güçlü İzmir
Kaldıraç
Kaldıraç Üniversite
Kampüs Cadıları
KAOS GL
KARALA
Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği
Kazdağları Ekoloji Platformu
Kazdağları Kardeşliği
KEYAD
KKP
Malatya Çevre Platformu
Mardin Ekoloji Derneği
Marksist Fikir Toplulukları
Marmaris Ekolojik Mücadele Komitesi
Marmaris Kent Konseyi
Mersin Çevre ve Doğa Derneği
Mersin Nükleer Karşıtı Platform
Mezopotamya Ekoloji Hareketi
Mor Sarmaşık
Munzur Çevre Derneği
ODTÜ Amatör Fotoğrafçılık Topluluğu
ODTÜ Arkeoloji Topluluğu
ODTÜ Çevre Topluluğu
ODTÜ CİTÖB Gönüllü Ağı
ODTÜ Dağcılık ve Kış Sporları Kolu
ODTÜ Emek Gençliği
ODTÜ Feminist Dayanışma
ODTÜ LGBTİQAA+ Dayanışması
ODTÜ Medya Topluluğu
ODTÜ Mimarlık Topluluğu
ODTÜ Oyuncuları
ODTÜ Performatif Hareket
ODTÜ Sosyoloji Topluluğu
ODTÜ Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Topluluğu
ODTÜ Uluslararası Gençlik Topluluğu
ODTÜ Vegan
Öğrenci Faaliyeti
Öğrenci İnisiyatifi
Öğrenci Kolektifleri
Özgürlükçü Gençlik
Partizan
Partizan
POLEN Ekoloji Kolektifi
Salda Gölü Koruma Derneği
SEP
SGDF
SMF
SOL Parti Ankara İl Örgütü
SYKP Ekoloji Komisyonu
TARIM ORKAM-SEN
Tarlabaşı Dayanışma
TİP
TİP Çanakkale İl Örgütü
TİP’li Öğrenciler
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası
TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Ankara Şubesi
TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi
TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi
TÖP
Toplumcu Meclis
Tüm Emekliler Sendikası 2017
Umut-Sen
Üniversiteli Feminist Kolektif
Validebağ Direnişi
Validebağ Savunması
Van Çevre Derneği
Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu
Yaşam ve Dayanışma Yolcuları
YDG
YDG
YDG’li Kadınlar
Yenifoça Forum
Yeryüzü Ekoloji Kolektifi
Yeşil Direniş Ekoloji ve Yaşam Gazetesi
Yeşil Sol Parti Ankara İl Örgütü
Yeşil Yaşam İnisiyatifi
Yeşiller Partisi
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi
Sinop NKP
Karadeniz Ereğli Çevre Platformu
DİSK Dev Yapı İş
Dev Tekstil
Ankara Tıp Öğrencileri Kolu
TOMİS