Salı, Mart 19, 2024
Google search engine

Emek ve Ekoloji Örgütleri Mersin Akkuyu Nükleer Santrali için Mersin’de

Basına ve Kamuoyuna

Akkuyu için Mersin’den sesleniyoruz.

Türkiye’de Siyasi iktidar girdiği siyasi krizle ve Kapitalist sistem kendi tarihsel krizlerinde sürekli yarattığı ekolojik krizler sarmalı ile; giderek şiddetlendirdikleri  müdahaleler, tarım alanlarını, yaşam alanlarını şirketlerin kullanımına sokarak, işçi sınıfının iş cinayetlerine mahkum edilmesi ile, emeğin sömürülmesi, geçimlik yaşamın yok edilişi, halkların yerlerinden zorla edilmesi, ekolojik geri dönüşümsüz, yıkımlarla bizlere, bu coğrafyada yaşayan halklara ve tüm canlılara dayatılıyor.

Neden Akkuyu’dayız:

1946dan bu yana Mersin’de, Akkuyu’da ve Sinop’ta halklar, Nükleer karşıtı platformlar, ekoloji örgütleri, meslek ve emek örgütleri ile birlikte siyasi iktidarı uyardı. Mersin Tabib Odası ve TTB Merkez Konseyi defalarca yaptığı açıklamalarında; nükleer santrallerin var olan zararlarının yanı sıra yangınlardan etkilenmesinin ne büyük tehlikeler doğurabileceğine işaret ettiler. Nükleer enerji üretimlerinin yüksek sera etkisi yaratan emisyon salınımı yaratan üretimler olduğuna işaret edildi. Nükleerin iklim krizine karşı çözüm değil, aksine tehdit olduğu vurgulandı. Yaşam nesiller boyu yok edilecek diye uyarıldı. Hiroşima’nın, Çernobil’in Fukişima’nın yaşanmışlıkları, hala yaşanmakta olan sonuçları hatırlatıldı.

Dinlemediler.

Nükleer Ölümdür ! dedik. Dünyanın her yerinde Nükleere dayalı etkilerin sonucunda halklar bu gerçeği yıllardır yaşamakta. Hiroşima’nın, Çernobil’in, Fukişima’nın sonuçlarına tanıklık ederek nükleerin ölümcül riski ile uyarılarımızı yaptık. Çernobil’de reaktör faciasının ardından etkisi yıllarca, binlerce km uzaklarda ülkemizde de, cevre ülkelerde de sürdü, faciadan sonra üç nesilde genetik bozunumlar, ölümler, sakat doğumlar yaşandı yaşanmaya devam ediyor dedik! dikkate almadılar, yaşamı, tüm canlıların sermayeye mahkum edilmesini, yok oluşlarını  önemsemediler.

Hızla bu katliam stratejisini gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Hızla ve zorbalıkla, esir kamplarında çalıştırı gibi işçileri ölüme sürükleyerek, yaşamı, geçimlik emeği yok ederek Akkuyu’da Nükleer endüstri üzerinden siyaset yapıyorlar. Bizler siyasi iktidarlar varlığını sürdürsün, şirketler sermayelerine, sermaye katsın, Rusya Avrupa Birliği, ABD Kapitalist ülkeler güçlerini büyütsün diye göz yummayacağız. Sistemin ortak saldırganlarına, onların yaşam suçlularına ortak olmayacağız, buna razı olmayacağız.

Tüm Dünya Halkları, yaşamın hukukunu kendisine rehber kılıp özgürlüğü hedefliyor. Kararlılıkla siyaseti dönüştürüyor. Bolivya’da, Şili’de ekoloji mücadelesi, halk dayanışması, kadınlar; Rojova’da İran’da sistemi dönüştürücü etkileri ile özgürlüğe yol alıyor.

Bizler Emek ve Meslek örgütleri, Sağlık örgütleri, sendikalar, ekoloji örgütleri olarak siyasi iktidarı, aynı egemen sistemi sürdüreceğini belirten siyasetçileri artık uyarmıyoruz.

Biliyoruz ki sermayeye dayalı üretimleri desteklemeye varlıklarını kapitalistleri destekleyerek sürdürmeye kararlılar. Biliyoruz ki Nükleer e dayalı sanayiyi güçlendirerek siyaset alanında başaramadıklarını halkları savaşlarla, nükleer tehditle baskı altında tutmaya güçlerine güç katmaya kararlılar.

Siyasi İktidar bir yandan yeşil ekonomiye yüzünü dönüp yeşil fonlardan yararlanarak, diğer yandan Nükleer üretimleri sürdürülebilir ilan eden Avrupa Birliği ile ortaklaşa Çernobil’de yaşanan suçu yeni üretimlere destek vererek (hipersonik füzeleri yerleştirerek, nükleer füzeleri depolayarak, radyoaktif atıkların ticaretini depolanmasını sürdürerek) Türkiye’ye yaşatmaya devam ediyorlar!

Türkiye topraklarında tarım alanları maden, enerji, inşaat şirketlerine sunularak yok edildiği, Polatlı da mera alanı vasıf değişikliği ile nükleer atık sahası olarak tahsis edildiği süreçte siyasi iktidarın temsilcileri Türkiyede sermaye birikimine sokacak daha çok alanlar, destekleyecekleri daha çok proje hazırlıkları olduğu paylaşımlarını kapitalist sistemlere yapmaya devam ediyor.  Erdoğan Rusya devlet Başkanı Putin le yaptığı görüşmelerde Akkuyu Nükleer Santralını Türk Akımı Boru hattını ve  Rusya’dan Buğday alımını Rusya’ya taviz olarak sunuyor.  Enerji bakanlığı temsilcisi Sochi de yapılan 12. Nükleer zirvesinde Türkiyede 4-6 reaktör yetmez sayıyı 16-20’ye arttıracağının vaatlerini veriyor.

Sinop ta Nükleer santral yapmak için kararlar cıkarıyor, “olur” verip uluslararası görüşmelerde Rusya’da,  Çin’de  ve Kore’de planladıkları santralların pazarlığı yapılıyor. ABD Nükleer enerji danışmanı nükleer reaktör için Türkiye’de uygun alan olduğunu ve Türkiye’nin kendilerinden talebi doğrultusunda 35 adet modüler nükleer santralı (MNS) yollayabileceklerini duyurdu. Daha fazla Nükleer atık üretimi tacareti anlamına gelen MNS ile yapılmaya çalışılan diplomasi, meraların, doğal alanların nükleer atık depolama sahasına dönüşümü, nükleer atık üzerinden plütonyum elde etme süreçlerinin desteklemesi, uygulamaya sokulması, uluslararası Nükleer silahsızlanma anlaşmalarının hükümsüz kılınması anlamını taşıyor. Siyasi iktidar tarafından, tüm canlı sistemin yok oluşu pahasına  Türkiye Halkları adına uluslararası tavizler veriliyor.

14 Eylül 2022 de Mersin Tabib Odası; Akkuyu Nükleer Santrali’ne 2,5-3 km. yakınına kadar ulaşan orman yangını sırasında yaptığı basın açıklamasında Nükleer santrallerin  çözümlenememiş atık sorununa da değinerek, aşırı maliyetli işletme süreçlerinin yanı sıra tüm yakıt çevrimi bütününde değerlendirildiğinde (uranyum madenciliği-yakıt üretimi-yakıt sevkiyatı-tesis inşaatı-atık süreci), “Akkuyu Nükleer Santrali kapatılmalı ve nükleer santrallerden acilen vazgeçilmelidir.” uyarısını bir kez daha yaptı.

Bu bölgede Dünya halklarından binlerce kişi zincir oluşturarak iradesini ve kararını tüm Dünya siyasetçilerine ve egemenlere duyurdu.

NKP, bileşeni olan emek ve meslek örgütleri ve ekoloji bileşenleri ile birlikte nükleerin hiç bir üretimini ne Akkuyu’da ne Sinop’ta ne de başka alanlarda nükleere dayalı hiç bir uygulamayı  kabul etmeyeceklerini açıkça belirtmekte, Nükleer yatırımlarına karşı hukuk mücadelesini, alanlarda direnişi yılmadan sürdürmekte!

Bizler Siyasi iktidarın çıkarttıkları yasalarla kapitalizmin uluslararası organizatörlerine (Birleşmiş Milletler’e, Avrupa Birliği’ne, Şirketlere, kapitalist ülkelere vb) verdikleri tavizleri açıkça görüyoruz. Bizler egemen siyasetin savunucularının açıkladığı enerji tutum belgesinde açıkça yazan gelecek dönemin siyasi stratejilerinin, kapitalist yeşil ekonominin devamlılığı olacağını biliyoruz! Nükleer sanayi sektörü sürecek, yenilenebilir üretimler çerçevesinde şirketler RES ler, NES ler, HES ler, JES ler, madenler, otoyollar, otobanlar, mega kentler, termik santrallar, doğal ortamların, tarım alanlarının, ormanların, su havzalarının, denizlerin, meraların üzerinde yayıla yayıla var olamaya devam edecek!

Yasa çıkararak kendilerini meşrulaştırmaları uluslararası alanlardan koparttıkları tavizlerle iktidarlarını sürdürme, çabaları ne siyasi iktidara ne de aynı yoldan yürüyen yürüyeceğini ilan eden muhalefetlerin iktidar olma çabalarına fayda etmeyecek!

Bugüne kadar alıştıkları siyaseti sürdürebileceklerine inananlar bilmeli;

Bizler emek ve meslek örgütleri, ekoloji örgütleri, kadınlar, işçiler, halklar olarak yaşamın özgürlüğünü sadece alanlarda korumakla kalmayacağız, saldırı altında olan her alanda direnmeye, yaşamı korumaya devam ederken özgürlüğü, eşitliği, barışı daha yalın ifade ile bugün yaşamımızı her alanda kıskaca alan egemen siyaseti tersine çevirecek yeni siyaseti öreceğiz. Özü ile söylemek gerekirse erkek egemen tekçi rejimin saldırılarına izin vermeyeceğiz, değiştireceğiz. Özgürleşeceğiz, yaşamı da özgürleştireceğiz. 

Nükleer olmayacak, kirli pazarlıklarına, nükleer endüstriye eklemlenme çabalarına, Nükleer güç santralları yapmalarına izin vermeyeceğiz. Yaşam alanları sermayenin talanında paylaşımında olmayacak, halklar geçimlik yaşamlarından ve yerlerinden zorla edilemeyecek. Yoksullaşmayacağız. Doğal alanlar, doğal ve kültürel varlıklar yok edilemeyecek, işçiler güvencesiz çalışma koşullarına mahkum olmayacak.

Sözümüz olsun ne Akkuyu’da ne Sinop’ta ne herhangi bir şantiyelerde yaşam ölüme, işçiler güvencesizliğe, mahkum edilemeyecek. Tarlada, atölyede geçimlik yaşam gasp edilemeyecek. Halklar zorla yerinden edilemeyecek! 

Bunlar bizlerin ortak sözü ve kararıdır.

Yaşamı özgürleştirmek isteyen, yarını umut eden tüm politik ekoloji, kent, meslek ve emek örgütlerine, halklara, işçilere, çiftçilere, zanaatçılara, gençlere, kadınlara, LGBTI+, insan hakları  örgütlerine, hayvan hakları savunucularına, adalet arayanlara çağrımızdır; umudu büyütmeye, dayanışmaya, birlikte politik tutum almaya davet ediyoruz

Artık söz de karar da bizim! Yeşile boyadıkları yalanları, bu yalanlarını meşrulaştırmaya çalıştıkları yasaları, ulusal ve uluslararası kararları umurumuzda değil! Yarını bugünden başlayarak özgürleştirme kararımız kesindir.

KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ!

Related Articles

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Son Eklenenler