Cuma, Nisan 19, 2024
Google search engine

TARİKAT DEVLETİNİN ALEVİ AÇILIMI

Türkiye toplumunun bütün kesimlerinin acil ihtiyacı özgürlükçü laiklik ve demokrasi açılımıdır. Alevi, Kürt, Sünni, Başörtü, Hristiyan, Ermeni, Arapça, Süryani, Roman vb adlar altında yapılacak gerçek açılımlar on yıllarca bu uğurda verilen mücadelelerin kazanımı olur. Fakat Torba yasa ile resmileşen sözde “Alevi Açılımı” demokratikleşme, özgürlükçü laiklik getirmiyor. Kabul edilen Torba yasaya göre Muhtarlıklara, Derneklere, Belediyelere, Federasyonlara vb bağlı olan Cem Evleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı (!) bünyesinde kurulacak “Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığınca yönetilecek. Elektrik ve Su ihtiyaçları karşılanacak ve Alevi inanç önderlerinin bir kısmı maaşa bağlanacak. Hali hazırda Sivil İnanç Kuruluşu olarak nispi özerk şekilde faaliyet yürüten Cemevleri Kültür ve Turizm Bakanlığına hapsedilerek devlet denetiminin Alevi İnancına doğru genişlemesi sağlanıyor. Alevi inanç önderlerinin bir kısmına, maaşlı İnanç gardiyanı yâda maaşlı inanç korucusu görevi bahş edilecektir. Din ve Devlet işlerinin bir birinden ayrılması olarak tanımlanan laikliğin zıttı olan sözde açılım, özgürlük ve demokrasi karşıtı ve anti laiktir. İçinde Alevi kelimesi geçse de İnançlara devlet müdahalesini çoğaltan anti laik sözde açılım ile Alevi Sorunları çözülmez. Açılımların yönü Alevi inancını da devlete bağlamak değil, Sünni inancı dâhil hiçbir inancı devlete bağlamamak olmalıdır. Sözde Alevi Açılımının, Alevilerin büyük bölümünün ve demokrasi güçlerinin desteğini almaması doğaldır.

TARİKAT DEVLETİ

Devlet Tarikatının yapısı olan “Diyanet İşleri” Tarikat devletini inşa etmiştir. “Zorunlu Din Dersi” de reel olarak “Tarikat Devleti” resmi teolojisinin çocuklara dikte edilmesidir. Tarikat Devlet, vatandaşının nasıl cennete gideceğinin (!) tarik-atını (yolunu) tanımlama, tarif etme vb din işlerine boylu boyunca batmıştır. Laik devlet, vatandaşın hizmet için verdiği vergilerin çok önemli bir bölümünü kendi üstüne vazife olmayan inanç işlerine harcamaz. Laik devlet; sosyal güvenlik, istihdam, çağa uygun eğitim, iyi sağlık, hayat standardını yükseltme, yoksulluğu yok etme, Demokrasi, Adalet, Maden ocaklarında denetim, İşletmelerde işçi Sağlığı için önlemler vb kendi asıl işini “Fıtrat”, “Kader Planı” vb diyerek Allaha havale etmez ve Allah ile ilgili işlere devlet olarak soyunmaz. Laik devlet, kendini yasal veya fiili olarak bir dinle veya bir mezheple tanımlamaz. Tarikat Devleti; toplumun bir kesiminin İnancını ( Aleviliği) inanç olarak kabul etmeyerek kendini bir dinle ve bir mezhep ile tanımlamış oluyor. Hiçbir din veya mezhep teolojisi diğerlerinin kendisi ile eşit olduğunu kabul etmeyebilir ama laik devlet mezhepler ve dinler arasında eşit mesafede olmalıdır. Tarikat Devlet, bir dinin ve mezhebin tarikat müridi, taraftarı, temsilcisi olarak hareket eder. Tarikat Devleti “Alevi Açılımı” adı altında örgütlenmesini ve denetimini Alevi İnancına doğru genişletiyor.

ANAKRONİK DEVLETLER

“Voltaire tarafından söylenen “Düşüncelerine katılmıyorum, ama senin Düşüncelerini savunma hakkını sonuna kadar destekleyeceğim” sözünü konumuz bağlamında “Dini inancım, giyim kültürüm, Yaşam şeklim farklı, ama senin inancını, giyim kültürünü ve yaşam şeklini yaşayabilme hakkını sonuna kadar destekleyeceğim” şeklinde dönüştürürsek meramımızı özlü ifade etmiş oluruz. Laiklik, yasakçı değil özgürlükçüdür. Örneğin Türban yasağı özgürlüklere ve laikliğe aykırıdır. Türban yasağı inanç ve giyim özgürlüğü ihlalidir. Türban yasağının kaldırılması Özgürlükçü Laiklik gereğidir. Başkalarının özgürlük alanını ihlal etmeden herkes istediği gibi giyinme ve inanma özgürlüğüne sahip olmalıdır. Başka Örnek ise, Laik devletlerde vatandaşların Aleviliği İnanç ve Cemevlerini ibadethane olarak kabul etme özgürlüğü vardır. Fakat Devlet tarikatı perspektifinde Alevi inancı bir inanç olarak kabul edilmediği (!) için Kültür Bakanlığı kelepçesi ile zapturapt altına alınacak. Demokrasi ve laiklik gereği Alevilik, Sünnilik, Hristiyanlık vb hiçbir inanç ne diyanet İşleri Başkanlığı ne Kültür Bakanlığı vb eli ile devlet işlerine dâhil edilmemelidir. Laik Ülkelerde İnanç; devlete ait bir alan değil, inanan topluluklara ait sivil bir alandır. Devletin Cemevlerine ibadethane statüsü tanımaması demokrasi, insan hak ve özgürlükleri ve laiklik ihlalidir. Çünkü Laiklik; inanç özgürlüğü ve inanç özgürlüğünün güvence altında olmasıdır. Laik devlet, din körü olan devlettir. Devlet Vatandaşlarının inançlarını görmeyerek farklı inançlardaki vatandaşlar arasında eşitliği sağlar. Bu dünyada ve ahirette, maddi ve manevi dünyada iktidar olan ortaçağdaki kilisenin yerini alan Anakronik devletler Tanrının yeryüzündeki gölgesi olmanın verdiği gücü bırakmak istemiyorlar. Türk, Alevi, Sünni, Kürt, Arap, Ermeni, Hristiyan vb bütün toplum kesimlerinin birlikte Demokrasi ve Özgürlükçü Laiklik ( Reform Hareketi) mücadelesi olmadan devlet sınıfları iki dünya iktidar gücünü kendiliğinden bırakmaz.

HERKES İÇİN DEMOKRATİK LAİK TALEPLERİMİZ

Bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için demokrasi ve özgürlükçü laiklik yolunda atılması gereken ilk adımları Alevi vatandaşlar olarak sıralayalım. Aleviler, sadece kendileri için demokrat bencilliği içinde olamaz. Aleviler bütün vatandaşlar için inanç özgürlüğü ve inanç özgürlüğünün güvencede olmasının, özgürlükçü laik, demokrasi ve insan haklarının tesisi ve sağlanmasını istiyor. Hangi inançtan olursa olsun vatandaşlar arasında yasal ve fiili eşitliğin sağlanmalıdır. Tek din, tek mezhep dayatmaları devlet dini, mezhebi ve tarikatı yaratmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı devlet kurumu olmaktan çıkarılmalıdır. Din ile ilgili işler sivil toplum kuruluşu şeklinde, finansmanı ve örgütlenmesi ile cemaatlere bırakılmalıdır. Özerk Sivil Diyanetler, dernekler, vakıflar, özerk sivil başkanlıklar vb. olabilir. Sünni, Alevi, Hıristiyan vb inanıştaki vatandaşlar isterlerse kendi sivil, özerk diyanetlerini kurmalıdır. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri zorunlu olmaktan çıkartılıp seçmeli hale gelmelidir. Ders kitapları mezhepler ve dinler üstü olmalıdır. Eğitim laik olmalıdır. Cemevleri, Ehlibeyt mescitleri, Alevi Türbeleri Alevilerin İbadethaneleridir, ibadethane statüleri tanınmalıdır. Üst Mevkilere (Bakan, Vali, Genel müdür, vb) atamalar yapılırken devlet inanç körü olmalıdır. Atamalarda Alevilere konan ambargolar veya kısıtlamalar kaldırılmalıdır. Alevi, Ermeni, Yahudi, Süryani vb hiçbir inanç hiçbir makamdan ve mevkiden dışlanmamalıdır. Çoğulculuğu Esas alan Eşitlikçi, Özgürlükçü, demokratik, laik anayasa istiyoruz. Önemli inanç bayramlarımızın olduğu günler tatil olmalıdır. Aşure günü tatil olmalıdır. Arap Aleviler için en büyük inanç bayramı olan Ğadir Hum bayramı günü Arap Alevilerin yoğun yaşadığı il ve ilçelerde ve talep edilen yerlerde idari tatil ilan edilmelidir. “Yavuz Sultan Selim köprüsü” ve Antakya’da “Yavuz Sultan Selim Caddesi” adı değişmeli, en azından vatandaşların itirazının olmadığı bir isim verilmelidir.

ALEVİSİZLEŞTİRİLEN ALANLARI SERMAYEYE PEŞKEŞ ÇEKİLİYOR

HES, JES, GES, Termik Santral, baraj, taş ocağı, maden ocağı, Rüzgâr Enerji Santrali (RES), Kıyı Kenar Çizgisi vb adı altında Alevisizleştirme- topraksızlaştırma vb gizli ajanda uygulamalarıyla “Ekolojik Irkçılık Suçu” işlenmektedir. Alevi Yaşam Alanlarında hava, su, toprak, güneş, deniz, toprak, dağ vb doğal varlıklar ırkçılık aracına dönüştürülüyor. Alevi Yaşam alanlarında, ekosistemleri, doğal varlıkları, yaşamın belleğini oluşturan kültür varlıklarını sermaye birikimine sokup, geri alınamaz boyutta yok ediyor. Temiz, yeşil, çevreci veya yenilenebilir kamuflajı altında Alevilerin ve diğer azınlıkların kullanımındaki toprakların ya tapuları iptal ediliyor ya da hileyle el koyarak vahşi sermaye şirketlerine devir ediliyor. Alevilerin Yaşam ve geçim alanlarını, habitatlarını darlaştırma, topraksızlaştırma, insansızlaştırma yapılıyor ve kutsal sayılan yerlere zarar veriliyor.

TSE MAKBUL VATANDAŞ STANDARTLARI

Türk Standartları Enstitüsü’nün (TSE) Makbul Vatandaş Standardına uymayan Arap Alevilerine din asimilasyonu ve dil asimilasyonu ile birlikte “Minareyi Çalan Kılıfını Uydurur” misali yasal kılıfını uydurarak küçük geçimlik parsellerine/topraklarına çökülmektedir. Samandağ ilçe sınırlarında “ZİYARET RES” VE “GÖZENE RES” Enerji Santralleri adı altında küçük tarım üreticilerinin kullanımındaki binlerce dönüm topraklar Vahşi Enerji sermayesine devredilmesi Ekolojik Irkçılık Suçudur. Alevilerinin Yaşam ve Geçim Alanlarına, Habitatlarına zarar vermiş, darlaştırmıştır. Bütün RES türbinler Sökülerek bu topraklar küçük tarım üreticisi bölge çiftçisine iade edilmelidirler. Arap Alevilerinin inancında Kutsal Makam olan EL ARABİ TÜRBESİ yerleşkesine dikilen RES Türbinleri inanç sahiplerinin inancının gereklerini sağlıklı şekilde yerine getirmesini engellediğinden Ekolojik Irkçılık suçudur ve İbadet Özgürlüğünün, İnsan Haklarının ihlalidir. El Arabi Türbe Yerleşkesine dikilen RES türbini hemen kaldırılmalıdır. Arsuz, İskenderun, Dörtyol, Erzin, Payas, Antalya, Artvin’e kadar ülkemizin bütün kıyılarında deniz doldurularak ranta açılıyor ve denize sıfır evler, villalar, oteller vb. yapılıyor. Samandağ ilçesinde Arap Alevi mahalleleri hariç, Türkiye’nin bütün kıyılarda villalarından, yatak odalarından denize giriliyor. Samandağ İlçemizde Kıyı Kenar Çizgisi adlı altında algı operasyonuyla Denize kıyısına yüzlerce metre uzak Arap Alevilerin tapuları iptal ediliyor, evleri başlarına yıkılıyor, Yaşam ve geçim alanları insansızlaştırılıyor (Alevisizleştiriliyor), topraksızlaştırılıyor. Küçük toprak sahibi Alevi Vatandaşın en temel kazanılmış hakları ellerinden alınarak, Vahşi Turizm Sermayesine alan açılıyor. Sonuç: Türkiyeli Aleviler Eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti istiyor. Aleviler kanunda ve uygulamada eşitlik istiyor.

MEVLÜD ORUÇ

Related Articles

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Son Eklenenler