Son zamanlarda deniz ve okyanuslarda birikerek görünürlüğü daha da artan, hayatın hemen her alanında kullanılan plastikler, üretenlerin ve bu ürünleri tüketenlerin ekosisteme verdiği zararların yeterince sorgulanmaması yüzünden çözülmesi çok zor bir sorun haline gelmiştir.
Plastisite terimi aslında bir malzeme türünü ya da onun bir fiziksel özelliğini tarif eder. Uygulanan kuvvet altında şekil değiştiren, bu kuvvet ortadan kalktığında bütünlüğü bozulmadan fakat eski haline dönemeyen malzemeleri ifade eder. Plastik malzemeler C, H,O,N,S ve Cl içeriği olan organik kimya ürünleridir.
Endüstrinin gelişmesi, üretim maliyetinin düşük olması ve birçok alanda kullanılabilmesi açısından plastik kullanımını yaygınlaştırmıştır.
Günlük toplumsal hayatta en çok karşılaştığımız alan, ambalaj malzemesi olarak kullanıldığı alanlardır. Bir kısmı biyolojik yollarla sentezlenebilse de büyük çoğunluğu ham petrolün kimyasal işlemlerden geçirildikten sonra elde edilmesine dayanır. Monomer olarak adlandırılan Etilen, Propilen, Stiren, Teraftalat, Amid, Vinil Klorür, Karbonat, Viniliden Klorür gibi kimyasal moleküllerin kimyasal tepkimeler sonunda birbirine bağlanarak moleküler zincir oluşturması ile Polimerleşmesi yöntemi ile elde edilirler.
En çok hayatımızı işgal eden gıda maddelerinin daha uzun süre saklanabilmesi, raf ve taşıma ömürlerinin uzatılması amacı ile üretilen plastikler genelde tek kullanımlıktır. Bu yapılarından dolayı kullanım süresi biten plastikler ekosisteme büyük bir kirlilik yükü oluşturmaktadır. Avrupa Birliği Ülkeleri Çevre müktesebatı gereği oluşan bu kirlilik için çare aramaya başlamış, en etkili çözümün atıkların kaynağında ayrıştırılması olduğunu düşünmüş, bu sorun için toplum hayatında ve endüstride kapsamlı politikalar geliştirmiştir. Buna rağmen üretilen/ geri dönüştürülen plastik malzeme miktarları arasında büyük farklar bulunmaktadır. Sonuçta Atlas Okyanusu üzerinde uzaydan görülebilecek büyüklükte plastik adaları oluşmuştur.
Plastik malzemeler üretim mantığı gereğince U.V. ışığı, pH dayanımı, Oksidasyona karşı dayanıklı olmaları için üretimleri sırasında ana molekülü korumak amaçlı olarak ek kimyasallar eklenir (B.P.A). Bu moleküllerin kullanılması plastik malzemelerin doğada kendiliğinden yok olma sürecini yüzlerce yıl ileriye atar. Kısaca yüzyıllar sonrasına çocuklarımıza Güzel mimari eserler yerine çöp dağları bırakmaktayız.
Plastik maddelerin bir de görünmeyen ama çok daha tehlikeli bir etkisi olduğu son zamanlarda yapılmış farklı çalışmalarla ortaya çıkmıştır. Mikroplastikler, doğada izlenmesi son derece zor ama çok daha tehlikeli bir sorun oluşturmaya başlamıştır. Tekstil ve gıda sektörlerinden kaynaklanan bu etki evlerde çamaşır yıkanması sonucundan ambalaj malzemelerinin üretimi, yeniden işlenmesi ya da toplanması sırasında özellikle atıksuların arıtılmadan ya da arıtıldıktan sonra deşarjı, düzenli/ vahşi katı atık depolama alanlarından çıkanlar başlıklar altında toplanabilmektedir. Küçük polimer zincirleri, mikrofiberlerin deniz ortamına ulaşmasının engellenmesi çok zordur. Bunun sonucu olarak bu kimyasallar gerek bitkisel, gerek hayvansal olmak üzere besin zincirine katılmakta daha da kötüsü insan solunum sisteminde de birikimi mümkün olmaktadır. Canlı yapısında bu molekülleri parçalayacak enzim sistemi gelişmediği için besin zincirinin yukarılarına gidildikçe kümülatif olarak artmaktadır. Özellikle sucul ortamda biriken plastik kirliliği, hem küresel hem de bölgesel ekosistemleri tehdit etmektedir. Antropojenik ya da doğal süreçlerle taşınan plastikler içinde bölgesel ekosistemlerin daha önce karşılaşmadığı bir çok yabancı canlı türü ekosistemi istila etmektedir. Bunun sonucu olarak hassas ekosistemler orta ve uzun vadede çökme riski ile karşı karşıya kalmaktadır.
Her ne kadar plastiklerin yeniden kullanımı amaçlansa da geri dönüşüm ekolojik bir duruş değil sadece ticari bir fırsatçılıktır. Üretilen plastiğin yeniden kullanılabilmesi için fiziksel olarak ( Isıl yöntemlerle) yeniden işlenmesi; tükettiği enerji, oluşturduğu zehirli gazlar, ürettiği atıksuların kirliliği açısından ve dahi yeniden işlenmesindeki kısıtlamalar bu maddeleri daha da tehlikeli bir hale getirmektedir. Yani kelimenin tam anlamıyla kaş yaparken göz çıkarmak demektir. Bir çok plastik türü bir ya da en fazla iki kere yeniden işlenebilmektedir. İşleme sırasında kullanılan ısıdan dolayı dioksin, furan gibi zehirli gazlar ya atmosfere verilmekte ya da malzemenin içinde hapsolarak canlı hayatını tehdit etmektedir. Ayrıca, geri dönüştürülmüş ürün içinde polimerin ısıl işleme maruz kalmasından dolayı hapsolmuş dioksin gibi kanserojenik maddelerin gıda ile yeniden teması sonucu bulaşma riski olduğunu söylemek çok iddialı olmayacaktır.
GERİ DÖNÜŞÜM YALANI:
Yayı biraz daha geriye çekince aslında plastiğin varlığından da tehlikeli bir durumu, aslında plastik malzemenin hayatımıza neden girdiği ile ilgili bir durumu kısaca vurgulamak, geri dönüşümün neye hizmet ettiğini gözler önüne serecektir.
Kapitalist üretim modeli minimum maliyet, maksimum kar zihniyeti ile işlediğinden ötürü, arzı artırmak eğilimindedir. Daha çok üretmek için daha çok Pazar hacmini garanti altına almak ister. Bu da üretilen metanın kullanım süresinin daha düşük olması ile doğrudan ilişkilidir. İkamesi olan metal, ahşap ya da cama göre çok daha kısa ömürlü olması Plastik malzeme kullanımı ile daha çok ürün üretilmesi ya da üretilen ürünlerinin ömür belirleyici kısımlarında plastiğin kullanılması zorunluluğunu doğurmuştur. Kullanım ömrü biten malzeme, artık atık haline dönüşür. Bir süre sonra durum içinden çıkılmaz hale geldiği, çevresel yükünün tolere edilebilir değerlerden fazla olduğu noktada plastik malzemenin yeniden kullanımı, hem ana hammaddesi olan Petrolün kullanımını azaltmış hem de PLANLANMIŞ ESKİTME ÜRETİM MODELİNİ yeniden besleyen bir sektör olarak gelişmiştir. Elbette buradaki amaç çevreyi korumak değil. Asıl amaç daha düşük maliyetle bir atığı başka bir ürüne dönüştürme. Her ne kadar ilk üretildiği halinden daha farklı/ dayanıksız olsa da plastikler geri dönüşüm uyulandığında yine plastik malzeme kullanılan başka sektörleri de besler ayrıca (örneğin tarımsal sulama, tarım ürünü paketleme vs) . Üstelik eğer ki plastik malzemelerin geri dönüşümden murat çevresel kaygılar olsa idi bu tür tesislerin işletim lisansları verilirken çok sıkı önlemler istenir, geri dönüşüm sırasında ortaya çıkan
- Ön depolama sırasında toprağa kaırşacak kirliliğin önlenmesi amacıyla sızdırmaz zemin üretilmesi,
- Temizleme işlemine girmeden önce ısı temas yüzeyini artırmak için malzemenin kırpılması aşamasında oluşan atıksuyun içinde karışacak olan kırpıntı/ mikrofiber lerin çok sıkı kontrol edilmesinin sağlanması, buna uygun atıksu arıtma sistemlerinin projelendirilmesi
- Isıl işlem uygulanarak malzemenin eritilmesi sırasında ortaya çıkacak olan zehirli emisyonlar için özel tedbirler alınmasının sağlanması
Gibi başlıklar için önemli kriterlerin mutlaka yerine getirilmesi istenirdi. Etraftaki sözde geri dönüşüm tesislerine bir ziyarette bulunursanız ne demek istediğim daha net anlaşılacaktır.
Atıksuya, oradan kanalizasyon sistemine karışan kırpıntılar/ mikrofiberler şehir atıksu arıtma tesislerini işlemez hale getirmekte, arıtma tesisinden kaçan parçalar sahillere vurmakta, suda askıda kalan mikroplastikler/ mikrofiberler de deniz ortamındaki canlılar için büyük bir tehdit oluşturmaktadır.
Isıl işlem sırasında oluşan zehirli/ toksik gazlar yerleşim birimleri ile iç içe olan bu tesislerin yakınında kalan insanlarda kanser ve astım gibi hastalıkları tetiklemektedir.
Farklı odaklardan gelen plastik malzeme, kullanıldığı alan içinde farklı kimyasallar ile kontamine olmakta hali ile sızdırmaz zeminlerde depolanmasından dolayı bu kimyasallar yağmur suyu aracılığı ile toprağa sonuçta yer altı sularına karışmakta ve yer altı sularını, toprağı zehirlemektedir.
Bütün bu önlemler alınsa bile tek başına büyük bir yalanı beslediği için geri dönüşüm kabul edilir bir şey değildir. Hatta plastiğin üretimi için kullanılan petrolün varlığı, plastik malzemenin kullanılması da kabul edilebilir değildir.
Geçtiğimiz Mart ayı içinde kaynağı İngiltere olan plastik atıkların izinin sürülmesi sonucu Adanada ortaya çıkması, Kapitalist arsızlık/ 3. Dünya ülkesi kapitalist fırsatçılığı ilişkisini görünür hale getirmiştir.
Ç. Ş.İ.D. Bakanlığının ortaya attığı 0 atık söyleminin de bu noktada ne kadar temelsiz olduğunu göstermiştir. İnsani ve endüstriyel faaliyet sonunda 0 atık oluşmasının pratikte bir karşılığı yoktur. Öte yandan atık ithalatı kapsamına polietilen kökenli atıkların da dahil edilmesi bu samimiyetsizliğin ayrı bir göstergesidir. Kendi ülkemizde oluşan atıklar sanki çok etkili bir şekilde bertaraf ediliyormuş gibi sözümona gelişmiş ülkelerin de atıklarını da kabul ediyoruz.
Bu ülkeler daha 2021 yılında Glasgow ‘da imza altına aldıkları iklim değişikliğine karşı mücadele kararlarında 0 Karbon taahhütü vermişlerdir. Plastik atıkları Avrupa topraklarından uzaklaştırmakta temelde 2 fayda sağlamaktadırlar.
- Oluşan devasa plastik atık kirliliğinin sorumluluğundan kurtulmak,
- Karbon salımı ve buna bağlı Karbon borsası ile ticarileştirdiği küresel iklim krizinin yükünü 3, Dünya ülkelerinin sırtına yığarak,bu sayede bu ülkelere kredi ve teknoloji sağlarken Karbon borsası aracılığı ile sömürmek. Evet Emperyalizm artık büyük büyük ordular ile değil, basılı kağıtlar üzerinden Dünyayı sömürmenin bir yolunu bulmuştur.
Kapitalist azgınlık tanımlamasının temelini bu argümanlar oluşturmaktadır.
Kendi içimize baktığımızda durum daha da vahim bir hal almaktadır. Zaten ülke içinde toplanması %2-3 olan plastik atıkların geri dönüşüm sisteminden geçmesi ve yeniden ürün halini alması sürecindeki verimliliği %40-60 mertebelerindedir. Kalan kısım ise ya yakılmakta ya da vahşi olarak depolanmaktadır. Bu depolar her türlü atmosferik etkiye de açıktır.
Üstüne ithal edilen plastik atıklar bu orandan bağımsız değildir. Bildiğiniz Avrupa çöpünü bize yığmakta, ne haliniz varsa görün demektedir.
Önce de belirttiğim üzere kümülatif olarak artan bu sorun kısa vadede içinden çıkılmaz bir hal alacaktır.
Karşı karşıya kaldığımız bu felaket eğer önlem alınmazsa, üretimi tamamen dursa dahi yüzyıllar boyunca ekosistemimizi etkileyecek, canlı türlerini ve insan hayatını tehdit etmeye devam edecektir. Akdeniz ekosistemi daha şimdiden bundan nasibini almış görünmektedir. Kızıldenizden Akdenize açılan süveyş kanalından gerek insan faaliyetleri ile gerekse akıntıya kapılarak üzerinde deniz çayırları, Aslanbalığı larvaları taşıyan plastikler Doğu akdenizden başlayarak Akdeniz ekosistemini tehdit etmektedir. Zaten bitki va hayvan çeşitliliği açısından fakir bir deniz olan Akdenizde deniz çayırları istilacı türlere karşı savunma geliştirememkte ve yok olma tehdidi ile karşı karşıya kalmaktadır. Benzer durum Akdenizde avcısı olmayan zehirli bir balık türü olan Aslan balığı içinde geçerlidir. Deniz suyu sıcaklığının Küresel iklim değişikliği neden ile artış gösterdiği Akdeniz sedimentinde yerel türler büyük bir tehditle karşı karşıyadır.
Plastik sorununa yaklaşım, sonuç olarak içinden çıkılmaz bir hale dönüşmüştür.
Var olan sorunun çözümü için bakış açımızı biraz değiştirmek gerekli diye düşünüyorum.
Plastik malzemeler daha önce de saydığım gibi farklı molekül yapısındalar. Ve üretilen her polimer farklı bir endüstriyel dalda kullanılmıyor yani spesifik kullanım alanları yok. O zaman biz de yeni bir kategori oluşturmalıyız.
Plastik malzemenin insan hayatını işgal süresi ile ilgili bir kategoriden bahsediyorum. Aşağıdaki grafik bize plastiklerin hangi sektörlerde yaygın olarak kullanıldığını göstermektedir.
Üretilen 407 milyon ton plastik başına 321 milyon tonluk bir kısım insan hayatına hızlıca girmekte, kısa süre işgal ettikten sonra atık haline dönüşmektedir. Bu da oransal olarak yaklaşık %79 luk bir miktara denk gelmektedir.
Kalan kısımlar ise kullanım süreleri oldukça uzun olan bir fraksiyona karşılık geliyor.
Kaynak: Ourworld in data
Plastik malzeme kullanımı eğer karşı karşıya kaldığımız bir vakıa ise bertarafı için de atılması gereken adımlar İnsan hayatında ne kadar yer işgal ettiği ile paralel planlanması gereken bir olgudur.
Cihan ERSOY
ÇEVRE MÜHENDİSİ