Cuma, Nisan 26, 2024
Google search engine

Mermer ocağı izni verilen arazide Roma ve Selçuklu seramikleri bulundu

Yazan: GAZETECİYUSUFYAVUZ on 

Konya’da mermer ocağı açılmak istenen arazide Mahkemenin atadığı bilirkişi heyetinin yaptığı incelemede Roma, Bizans ve Selçuklu dönemlerine ait olduğu tahmin edilen seramik parçaları ile sunu kabı bulundu…

Yusuf Yavuz

Konya’nın Hadim ilçesindeki ormanlık bölgede özel bir şirket tarafından açılması planlanan mermer ocağına karşı açılan davada bilirkişilerin hazırladığı rapor mahkemeye sunuldu. Geçtiğimiz ay proje alanında yapılan keşfin ardından hazırlanan bilirkişi raporunda, alanda ortalama 150-200 yaşlarında anıtsal nitelikte karaçam ağaçlarının bulunduğuna işaret edilerek mermer ocağı açılması durumunda orman ekosistemi, yaban hayvanları ve lokal endemiklerin zarar göreceği bilgisine yer verildi. Proje alanının eski bir yerleşim olduğuna dikkat çekilen bilirkişi raporunda, söz konusu alanın Konya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından incelenerek tescil edilmesi gerektiği belirtilerek “Proje uygulandığı takdirde; canlıların varlığını sürdürebilmesi için büyük önem taşıyan suyu bünyesinde taşıyan akifer zarar görecektir. Bu da tarımsal yaşam ve hayvancılık üzerinde olumsuz etki yaratacaktır” denildi.

Dağları, yaylaları ve kiraz bahçeleriyle ünlü Konya’nın Hadim ilçesinde 470 dekarlık alanda açılmak istenen mermer ocağı projesi için Konya Valiliği Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü tarafından geçtiğimiz yıl verilen ÇED Gerekli Değildir Kararı’nın iptali için yöredeki üreticiler dava açtı. İlçeye bağlı Yalınçevre köyü sınırlarındaki yüksek rakımlı ormanlık bölgede açılması planlanan mermer ocağına karşı açılan davaya bakan Konya 2. İdare Mahkemesi’nin atadığı bilirkişi heyeti, geçtiğimiz ay proje sahasında inceleme yaptı.

(Yöredeki üretici kooperatifi ve çiftçilerin açtığı davada geçtiğimiz ay bilirkişi incelemesi yapılmıştı.)

BÖLGEDE 200 YILLIK ANITSAL NİTELİKTE AĞAÇLAR TESPİT EDİLDİ

Orman, ziraat, jeoloji, çevre ve maden mühendislerinin yanı sıra arkeolog ve halk sağlığı uzmanından oluşan 7 kişilik bilirkişi heyeti, proje sahasında yaptıkları incelemenin ardından hazırladıkları raporu Mahkemeye sundu. Uzman bilirkişi heyetinin Mahkemeye sunduğu raporda, alanda ortalama 150-200 yaşlara sahip anıt ağaç statüsünde değerlendirilebilecek karaçam türleri ile korunması gerekli ve kesimi yasak olan ardıç türleri ve Toros Göknarı tespit edildiği bilgisine yer verilerek şöyle denildi: “Yer yer sık orman alanların olduğu, geneli orta derecede kapalılığa sahip doğal meşcere alanıdır. Kendisine doğal yaşam alanları bulan bazı yabani türlerden ayı, vaşak, yaban domuzu, yaban keçisi, tilki, çakal, sürüngenler, kuşlar, mantarlar ve hatta mikroorganizma türlerinin oluşturduğu bu habitat alanında, barınak olarak kullandıkları in, yatak ve doğaya bıraktıkları iz, dışkı ve parçalarının bu habitat alanında yaşadıklarının göstergeleri arasındadır.

(Mermer ocağı açılması planlanan bölgede çok sayıda anıtsal nitelikte çam, ardıç ve göknar ağacı bulunuyor. Fotoğrafta yer alan Toros Göknarı da bu ağaçlardan biri. Yusuf Yavuz arşivi)

HABİTAT PARÇALANMASI BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK İÇİN BÜYÜK TEHDİT

Açık ocak işletmeciliği, toprak ve bitki örtüsünün kaldırılması, basamak oluşturulması ve blok üretimi şeklinde süreçleri kapsamaktadır. Yasal olarak çalışan bu tesislerin genel olarak habitat yok olmasının yanında habitat parçalanması, peyzaj bozulması, gürültü ve toz kirliliği gibi yan etkilerinin yanında, tesislerin su kullanımında ortaya çıkan sürekli artıklar ve Ekosistem turizmi ve yaban hayatına olumsuz etkileri de söz konusudur. Ekosistem üzerindeki geri dönülmesi mümkün olmayan yanlış uygulamalar sonucunda ormanların yapısı giderek bozularak, doğal orman alanları doğrudan veya dolaylı insan etkisi ile azalmakta veya tahrip olmaktadır. Günümüzde, habitat parçalanmaları biyolojik çeşitliliğin en büyük tehdidi olarak kabul edilir.”

(Yaban hayatı açısından zengin olan proje sahasındaki ayı ve diğer yaban hayvanlarının barınma alanları da bilirkişi raporunda yer aldı.)

‘TOPRAK ÖRTÜSÜ VE BESİN ZİNCİRİ YOK OLUR’

Mermercilik faaliyetlerinde doğal toprak şeklinin kalıcı olarak değiştirilerek orijinal bitki örtüsünün tahrip olduğuna dikkat çekilen bilirkişi raporunda, “Mermerin üstünü kaplayan toprak örtü tabakası yok olur ve mermercilik faaliyeti nedeniyle; kontrollü patlamalar, havadan kaynaklanan toz kirliliği, pasa atıkları ve ağır kamyon trafiğinden kaynaklanan gürültü ve titreşimlerin neden olduğu olumsuzluklar ortaya çıkar, mermer ocaklarının çok olmasının ekosistemlerin bozulmasına, bitki çeşitliliğinin özellikle lokal endemiklerin dağılışının olumsuz etkilenmesine neden olduğunu yapılan bilimsel araştırmalar göstermiştir. Aşırı artan taş ocağı alanları habitat kaybına yol açmakta ve yabani hayvanlar için besin tedarikini zora sokmakta, bunun yanı sıra ağır taş ocağı makinelerinin ve taş kırıcıların neden olduğu aşırı gürültü, çevredeki yabani yaşam popülasyonu üzerinde önemli etkilere neden olabilmektedir” denildi.

ORMANLAR AĞAÇSIZ ALANA GÖRE 8 KAT DAHA FAZLA HUMUS ÜRETİYOR

Ormanların bitki örtüsü ve toprak içerisinde büyük miktarda karbon depoladıklarına da değinilen davayla ilgili bilirkişi raporunda, “Ormanlar ağaçsız bir alana göre 8 kat fazla humus oluşturur ve toprak canlılarının yaşamasına olanak sağlar. Yani ormanlar, toplumun orman ürünlerine olan ihtiyaçlarının yanında toprağın korunması, su varlığını koruma ve düzenlemesi, iklim ve sağlık üzerinde olumlu etkiler sağlaması gibi pek çok yararları bakımından yalnız ülkemiz açısından değil, bütün bir insanlık ve dünya için vazgeçilmez doğal kaynaklardandır” ifadelerine yer verildi.

MERMER TOZU BİTKİ VE HAYVANLARA ZARAR VERİYOR

Tehlikeli maddeler içeren tozların, bu havayı soluyan hayvan vakalarının yanı sıra ‘asfeksi’ adı verilen bir bitki hastalığına da yol açtığına işaret edilen bilirkişi raporunda, “toz, tıkanma ve stomaya zarar verme, gölgeleme, yaprak yüzeyinin veya kütikülün aşınması gibi bitkilerde daimi strese yol açan fiziksel etkilere ve kuraklık stresi gibi kümülatif etkilere neden olabilir” denildi.

EROZYON RİSKİ ARTACAK, SU KAYNAKLARI AZALACAK

Toprak üzerinde biriken tozun, toprak kimyasında değişikliklere neden olabileceği kaydedilen raporda, uzun vadede bitki kimyası, türlerin rekabeti ve komünite yapısında değişiklikler olacağı, ocağın açılması durumunda zemin üzerindeki ağaçların kesilmesi suretiyle ölü ve diri örtünün tahrip edileceği, dolayısıyla bu işlemden doğrudan ve dolaylı olarak orman toprağı bozularak erozyon riskinin artacağı, su kaynaklarının azalacağı, yaban hayatı açısından büyük bir önem arz eden ekosistemin de bu durumdan zarar görebileceği dile getirildi.

PROJE DOSYASI HALKIN ÇEKİNCELERİNİ GİDERMİYOR

Mermer ocağı ile ilgili hazırlanan ÇED raporunda orman ağaçlarıyla ilgili bilgilerin nereden alındığına ilişkin kaynak belirtilmediğine de dikkat çekilen bilirkişi raporunda, Proje tanıtım dosyasında o bölgede yaşayan halkın çekinceleri, düşünceleri ve tepkilerinin karşılamadığı görülmüştür” denildi.

HADİM KİRAZI MADENCİLİK TEHDİDİ ALTINDA

Mermer ocağı açılmak istenen bölgede ‘Hadim kirazı’ olarak bilinen farklı yaşlardaki kiraz ağaçlarının bulunduğu parsellerin yer aldığına dikkat çekilen raporda, tarımsal üretimle ilgili ise şu görüşlere yer verildi: “Bu parsellerin maden sahasında yapılacak çalışmalar sırasında gerek taş yuvarlanması gerekse maden taşıma sırasında oluşması kaçınılmaz olan tozdan olumsuz etkileneceklerdir. Bu durum ise ağaçlarda verim düşüklüğü ve çiftçi gelirlerinin azalmasına sebep olacağı söylenebilir. Dava konusu maden sahası, tapu kayıtlarında devlet ormanı olarak kayıtlı olsa da küçük ve büyükbaş hayvanların otladıkları mera vasıflı alanlara sahiptir. Mevcut durumda proje uygulandığı takdirde yakın mahallelerdeki hayvancılığın ve ilgili sahaya girişlerin güçleşeceği için maden çalışmalarından etkilemesi kaçınılmazdır.

ARICILIK DA OLUMSUZ ETKİLENECEK

Yörede kiraz çiçekleri ve doğal bitkilerin çiçeklerinin varlığı sebebiyle sahadaki bitki florası iyi kaliteli bal üretimi için arıcılık açısından ideal özellikleri barındırmaktadır. Bu çerçevede yapılan değerlendirme de madencilik çalışmalarının yörede yapılan arıcılık faaliyetleri üzerine etkisinin olumsuz olacağı; söylenebilir. Netice itibarıyla proje uygulandığı takdirde, tarımsal yaşam, hayvancılık ve arıcılık üzerinde olumsuz etkisinin olacağı; yöredeki insanların gelirlerinde düşme ve geçim kaynaklarında bir azalmaya sebep olacağı değerlendirilmektedir.”

RUHSAT SAHASININ JEOLOJİK VERİLERİ HATALI ÇIKTI

Mermer ocağı ile ilgili hazırlanan Proje Tanıtım Dosyası’nda yer verilen jeolojik verilere ilişkin verilerin hatalı olduğu bilgisine de yer verilen bilirkişi raporunda, “Davalı firma tarafından hazırlatılan Nihai Proje Tanıtım Dosyasındaki jeolojik verilerin uyumsuzluğu dikkat çekmektedir. ‘Genel Jeoloji’ başlığı altında değinilen ve nereden alıntı yapıldığı belirtilmeyen bölüm proje alanı ve yakın çevresine ait değil. ‘Konya Kapalı Havzası Stratigrafik Kesiti’nin de alıntı yapıldığı yer belirtilmemiş, formasyon isimlendirmesi yok ve ruhsat sahası çevresini yansıtmamaktadır. ‘Proje Alanını Gösterir Jeoloji Haritası ve Lejantı’ bölümünde ruhsat sahasının jeoloji haritasındaki yeri hatalı, jeolojik haritada formasyon isimleri yer almamış. Raporda yer verilen ‘Konya Kapalı Havzası Hidrojeoloji Haritası’ Konya Kapalı Havzasının tümünü kapsamaktadır. Ruhsat sahası ve çevresine ait hidrojeolojik verileri bu haritadan tespit etmek mümkün değil” ifadelerine yer verildi.  

(Mermer rezervi ve niteliğinin tespiti için yapılan karot çalışmasından alınan örneklerin görünümü)

KONYA’DAKİ PROJE İÇİN MARMARA ADASI VERİSİ KULLANILMIŞ

Mermer ocağı projesi için hazırlanan Proje Tanıtım Dosyası’ndaki ‘Notlar ve Kaynaklar’ bölümünde yer verilen ‘Türkiye Jeoloji Bülteni Cilt. 42, Sayı 1,1- 14, Şubat 1999’ atfının, ‘Marmara Adası’nda ilerleyen bölgesel metamorfizma ile tektonik tarihçe arasındaki ilişki’ başlıklı bir yayına ait olduğu vurgulanan raporda, “Marmara Adası; Balıkesir İline bağlıdır. Ruhsat sahası ile bir alakası yoktur” denildi.

‘RUHSAT SAHASINDAKİ DOLİNLERDEN BAHSEDİLMEMİŞ’

Proje dosyasında karstik arazilerin karakteristik şekillerinden olan ve ruhsat sahası içerinde bulunan dolinlerden bahsedilmediği kaydedilen bilirkişi raporunda, bölgenin hidrojeolojik özelliklerine ilişkin şu bilgilere yer verildi: “Dolinler; karstik gelişim sürecinin de en önemli göstergelerinden biridir. Dolayısıyla bir sahanın jeomorfolojik ve hidrojeolojik karstik gelişiminin belirlenebilmesi için dolin tiplerini iyi bilmek ve adlarını doğru koymak gerekmektedir. Karstik alanlarda yapılan çalışmalar bilime katkının yanında; tarım, turizm, yerleşme ve su kaynaklarının değerlendirilebilmesi açısından da önemli veriler sağlar. Karstik alanlardaki su sirkülasyonunun jeomorfolojik delilleri olan dolinlerin doğru bir şekilde araştırılması da bu süreçte oldukça önemlidir. Dolinlere boşaltılan çöpler ve endüstriyel atıkların yeraltı suyunun kirlenmesine yol açtığı bilinmektedir.

PROJE UYGULANIRSA TARIMSAL ÜRETİM VE YÖRE İNSANI ZARAR GÖRÜR

Ruhsat alanı çevresinde Karstik Kaynaklar ve/veya Vadi-Yamaç Kaynakları bulunmaktadır. Bu kaynaklar, ruhsat sahası çevresinde bulunan başta kiraz ağaçları olmak üzere meyve ağaçlarının bulunduğu bahçelerin sulanması için çok önemlidir. Yöre halkı bu kaynaklardan çıkan suları geçirimsiz hale getirdikleri havuzlarda biriktirip bahçelerini sulamaktadır (Resim 14). Nihai Proje Tanıtım Dosyasında yöre halkı için önem arz eden bu konu ile ilgili de bir bilgiye yer verilmemiştir. Nihai Proje Tanıtım Dosyası jeolojik ve hidrojeolojik açıdan ruhsat sahası ile örtüşmeyen, aynı bilgilerin birçok yerde gereksiz tekrarlandığı özensiz hazırlanmış bir rapor olmuş. Proje uygulandığı takdirde; canlıların varlığını sürdürebilmesi için büyük önem taşıyan suyu bünyesinde taşıyan akifer zarar görecektir. Bu da tarımsal yaşam ve hayvancılık üzerinde olumsuz etki yaratacaktır. Sonucunda ise yöredeki insanların zarar görmesinin söz konusu olacağı değerlendirilmektedir.”

RUHSAT SAHASINDA ROMA, BİZANS VE SELÇUKLU SERAMİKLERİ

Mermer ocağı açılmak istenen bölgede köylülerin bulduğu arkeolojik kalıntılar hakkında daha önce Konya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na başvuru yapılmış ancak Kurul alandaki kalıntıları tescile değer bulmamıştı. Mahkemenin atadığı bilirkişi heyetinde yer alan uzman arkeolog tarafından yapılan incelemenin ardından konuyla ilgili hazırlanan raporda yer verilen bilgilerde ise alanın eski bir yerleşim olduğu vurgulanarak şu ifadelere yer veriliyor:

“Olay yerinde yaptığımız incelemede; ruhsat sahası içinde bir yerin 70-80 cm. kazıldığı görülmüştür Kazılan bu alana 50-60 metre uzaklıkta 3 metre uzunluğunda, 1,50 cm genişliğinde ve 80 cm derinliğinde bir yerin daha kazıldığı görülmüştür. Kazılan bu alandan çıkarılan seramik parçaları çalılık içine saklanmıştır. Bu seramik parçalar Roma, Bizans ve Selçuklu Dönemlerine aittir. Kaçak kazı yapılan bu yerin 3 metre yanında açık hava kurban sunumu yapılan bir arkeolojik obje görülmüştür. Tek parça, beyaz, yerel mermer üzerine oluşturulan yuvarlak formlu kurban kanları konulduğu düşünülen buluntuya rastlanmıştır. Çevrede yaptığımız incelemede antik dönemlerde yapılmış ve kullanılmış, antik bir yol tespit edilmiştir. Bu antik yolun, Astra Antik Kentine (Bolat Yaylası) ulaştığını düşünmekteyim. Astra Antik Kenti buraya yaklaşık 4 km. uzaklıkta bulunmaktadır. Eski bir yerleşim yeri olduğu görülen bu alanın Konya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından incelenerek tescil edilmesi gerekmektedir.”

(Mahkemenin atadığı arkeolog bilirkişinin tespit ve görüşleri (altta) ve yöre halkının başvurusuna olumsuz yanıt veren Koruma Kurulu’nun resmi yazısı.

PROJE ‘ÇED GEREKLİDİR’ KAPSAMINA ALINMALI

İdarenin ÇED Gerekli Değildir Kararı verdiği, ancak yöre halkının yargıya taşıdığı mermer ocağı projesiyle ilgili yapılan arazi incelemesinin ardından hazırlanan bilirkişi raporunun sonuç kısmında ise projeyle ilgili hazırlanan ÇED raporunun yetersiz olduğuna da vurgu yapılarak proje alanının ÇED Gereklidir kapsamına alınması gerektiği kaydedildi.

Related Articles

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Son Eklenenler