Antalya Phaselis’teki endemik bitkilere ve tükenme tehdidi altındaki caretta carettalara ev sahipliği yapan, çadır kurmanın dahi yasak olduğu Alacasu ve Bostanlık koyları, plaj işletmesi inşaası kapsamında günlerdir talana uğruyor.
Antalya’nın Kemer ilçesinde bulunan 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı statüsündeki koruma alanı olan Phaselis Antik Kenti, iki ayrı plaj işletmesi yapılması için doğal alanların ve tarihi öneme sahip yapıların tahribatı riskiyle karşı karşıya.
20 Şubat’tan beri doğal ve arkeolojik açıdan koruma altındaki alana girişine izin verilen iş makineleri günlerdir tahribata yol açıyor ve Akdeniz sahillerindeki doğal ve kültürel mirası tehdit ediyor.
Ateş yakmanın, çadır kurmanın, bir çivi dahi çakmanın yasak olduğu sit alanında iş makineleri mekik dokurken yol açma, yolu genişletme, ağaç kesme gibi çalışmalar sürüyor.
Toplam 85 bin metrekarelik alanda uygulanması planlanan proje kapsamında kafeterya, otopark, karşılama merkezi, cankurtaran ünitesi, duş ve tuvaletler gibi günlük kullanımlara yönelik yapıların inşası için büyük miktarda betonun yanı sıra, PVC, demir ve alüminyum ve ahşap malzemelerin de kullanılması öngörülüyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, kafeterya, otopark, karşılama merkezi, cankurtaran ünitesi, duş ve tuvaletler gibi günlük kullanımlara yönelik proje için özel bir inşaat ve restorasyon şirketine ihale verdi. Projeyle ilgili ihale dosyasında yer alan bilgilere göre arazide 2 bin 892 metreküplük derin kazı yapılacak ve bin 139 metreküp beton kullanılacak. Beydağları Sahil Milli Parkı sınırları içinde bulunan arazinin içerisinde tarım arazileri de yer alıyor.
Alacasu ve Bostanlık Koyu‘ndaki çalışmadan, bölge halkının 20 Şubat tarihinde iş makinelerini görmesiyle tesadüfen haberdar olduğunu kaydeden Phaselis’e Dokunma Hareketi’nin gönüllülerinden Erdal Elginöz, yürütülen projenin detaylarını Yeşil Gazete’ye değerlendirdi.
Bakanlık, bölgedeki aktivistlere Phaselis’te görülen kirlilik ve güvenlik endişelerinin yanı sıra buradaki sahillere gelen ziyaretçi sayısının hafifletilmesi gerekçesiyle, “koruma amaçlı” bir adım attığının ifade etmiş.
Ancak Elginöz, “Biz, bu alanların başka türlü korunabileceğini düşünüyoruz. Bu ‘Phaselis’in yükünü azaltalım, Phaselis’e günde on bin kişi geliyor, onların bir kısmını bunu bu tarafa kaydıralım’ diye bir gerekçeyle bu işe girişilmiş ama bunca yıl içinde böyle yapılan yerlerin kullanımının arttığını gördük. Bu bence Phaselis’e fazladan bir yük de oluşturacak” diyor:
“Projede restoran, kafeterya, tuvalet alanları, idari binalar, otoparklar, foseptikler gibi yapılar olacağı görülüyor. Otoparkın zemini de düzeltilecek ve bir çeşit bir maddeyle kaplanması gerekecek. Malzemeyle otopark zemininin de kaplanması gerekecek.”
‘Buyrun yapın’ izni verilmiş
Antalya Anıtlar Kurulu’ndan ve Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’ndan alınan faaliyet izninde, söz konusu alana otopark, yönetim binası, su deposu, su ve elektrik altyapısı oluşturulması, geniş alanda yapılaşmanın başlatılması gibi çalışmaların izninin olduğu belgeler gösterilmiyor. Alınan izin, sadece yolun kıyıya göre düzenlenmesini kapsıyor.
Öte yandan antik kalıntılar harap ediliyor; tarihi poligon taşlarının yeri değiştiriliyor veya iş makinesi ile yerinden sökülüp başka yere gömülüyor.
Projenin ihale dosyalarında, verilen izinlerdeki muğlaklık göze çarpıyor. İhale dosyasında yer alan bilgiye göre 85 bin metrekare içinde tek bir plaj yapılacağı bilgisi olmasına rağmen, hali hazırda iki ayrı plaj tesisisin yapılacağı görülüyor. Plaj tesisi, hem Bostanlık Koyu hem de Cennet Koyu (Alacasu) planlarında mevcut. Ancak dosyadaki 85 bin metrekarelik alanın, sadece Bostanlık Koyu arazisindeki parsellerin toplamına denk gelmesi nedeniyle, projenin toplam metrekaresi henüz belirsiz.
Konuya ilişkin olarak Antalya Bölge Koruma Kurulundan alınan iki kararı inceleyen Elginöz, konuyu şöyle özetliyor:
‣ Antalya’daki asırlık ağaçlar güvenlik gerekçe gösterilerek kesiliyor
‣ Koruma Kurulu Phaselis’i yeniden inceleyecek
‣ Antalya’da beş antik bitki koruma altına alındı
‘Habitat parçalanması yaşanacak’
Birinci derece sit alanı kapsamındaki iki bakir koyun yoğun beton ve yapılaşma sürecine girmesinin, çevresel bozulmaları da beraberinde getireceği düşünülüyor. El değmemiş alanlarda korunması büyük önem arz eden bitki ve hayvan türleri yaşam sürüyor.
Elginöz, Phaselis’teki doğal yapıyı tehdit eden zararlara değinerek burada Phaselis lalesi olarak bilinen bir baklagil türünün endemik bir tür olduğuna dikkati çekiyor. Başka hiçbir yerde yetişmeyen bir tür olması nedeniyle, bitkinin bölgede yapılan tahribat nedeniyle zarar görmesinden veya yok olma riski bulunabileceğinden endişeleniyor.
Alacasu’yun küçük bir kumsal olduğunu ve caretta caretta yoğunluğunun fazla olmadığını belirten Elginöz, projenin yapılacağı diğer alan olan Bostanlık’ın ise caretta carettalar için önemli bir üreme noktası olduğunu açıklıyor. Projenin hayata geçirilmesinin ise korunması gereken deniz kaplumbağaları için sorun teşkil edeceğini düşünüyor: “Gece de plajlar açık olacağı için bu sahil ışıklandırmaları gece de olacak. Bu tür durumlarda deniz kaplumbağaları ışıktan rahatsız oluyor ve gelip yumurtlamıyor. Onlar için bir olumsuz bir etkisi olacaktır.”
“Sorun şu” diyor Elginöz: “Buradaki ormanlık alanlar zaten kullanılıyordu diyorlar, ama bu tür bir kullanımla burada çok daha büyük bir kullanım baskısı oluşacak. Bir sürü araç gelecek. Habitat parçalanması yaşanacak. Tabii sonuç olarak yapılan inşaat alanın tamamını kapsamıyor ama alanda yeni yol açılması gerekecek. Hatta yolu muhtemelen çift yönlü yapacaklar çünkü şu anki yolda iki aracın aynı anda geçmesi çok zor. Bu yüzden ikinci bir yol açılacak ve burası yoğun bir habitat parçalanmasına uğrayacak. Her yeri beton kaplayacaklarını iddia etmiyoruz; ama kullanım yoğunluğu ve habitat parçalanması burada sorun olacak.”
Projelerin geleceğine dair endişeler
Elginöz, bir halk plajı işletmesi olarak yapımına başlanan projenin geleceği için de endişelerin yaygın olduğunu ifade ediyor. “Buraya otel yapılacak demek için elimizde bir kanıt yok, böyle bir şey söyleyemeyiz” diyen Elginöz, “Ama bunun daha önceden yaşanmış emsalleri var. Bu yüzden birçok insan beni arayıp projenin otel yapımı için ilk hamle olup olmadığını soruyor. Bakanlık bunu hiçbir şekilde kabul etmiyor. Ama emsalleri olduğu için insanlar endişelere kapılıyorlar. Bu konuda çok insan gibi bizim de endişelerimiz var” diye ekliyor.
‘Verilen izin geçerli değildir’
2015’te Phaselis’te iş insanı Fettah Tamince’ye ait Rixos Oteller Grubu’na tahsis edilen 180 dönümlük alandaki otel projesi iptal edilmişti. 2021 yılında da Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından özel bir firmaya 20 yıllığına kiralanan Alacasu’daki (Cennet Koyu) yapılaşmaya karşı çıkmış, “Birinci derece arkeolojik sitlerde de yapılaşma mümkün değil. Biz gerekli uyarıları da yapıyoruz şu anda” demişti:
‘Doğal sit statüsü kaldırılmış olabilir’
Bu tür izinlerin nasıl verilebileceğini araştıran Elginöz, edindiği en son bilgileri aktarıyor: “En son aldığımız bilgiye göre buranın doğal sit statüsü kaldırılmış. Bunun doğruluğunu henüz araştırıyoruz. Eskiden doğal sitti burası, sonra yeniden değerlendirildi ve doğal sitler Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle tekrardan ilan edildi. O esnada Alacasu ve Bostanlık koylarındaki doğal sit derecesi ya düşürülmüş ya kaldırılmış.”
Aktivist, bu durumun, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığını da ilgilendiren bir durum olacağını ekliyor.
‘Sit alanında kepçeyle kazı yapılması canımızı acıtıyor’
Phaselis Antik Kenti’nin geçirmesi planlanan bu değişimden çevrenin yanı sıra tarihi ve kültürel varlıkların da etkileneceği tahmin ediliyor. “Arkeologlar dışarıda bekliyorlar” diyen Elginöz şöyle konuşuyor: “Ülke kuralları gereği birinci derece sit alanında kepçeyle çalışma yapamazsınız. Bugün çalıların arasında dolaştık, orman bürümüş halde duvar kalıntıları var. Alacasu’yun arka tarafında bir kilise varmış, o da orman bürümüş haldeymiş. Yeni açılması düşünülen yol oralardan geçecek. O esnada ne olacak bilmiyoruz ama güvenmek de istiyoruz. Sonuçta müze başında bekleyecek. Tarihi ve arkeolojik öneme sahip yapıların zarar görmeyeceğini ümit ediyoruz. Ama yine de sit alanında kepçeyle kazı yapılması bizim canımızı acıtıyor.”
‘Proje, seçim öncesine yetişmez’
Yolu açan şirketin elinde bulunan iznin ihaleden önce verildiğini vurgulayan Elginöz, durumu “ilginç” diye yorumluyor: “Şu an Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet (Nuri Ersoy) Bey’in bu işi şahsen takip ettiği biliyoruz. Çok önemsediğini biliyoruz. Ancak bize projenin seçim öncesine yetiştirilmeye çalışıldığına dair bilgiler geliyor. Zaten normal proje takvimine göre on dört, on beş gün sonra da teslim edilmesi lazım. Bu durumda yetiştiremeyecekler gibi görünüyor.”
Yürütmeyi durdurma davaları açıldı
Erdal Elginöz, projenin iptal edilmesi ve yürütmenin durdurulması için diğer aktivistlerle birlikte dava açtıklarını aktarıyor: “Davadan başka çaremiz yok. Türkiye’de gelinen noktada bir izin verildi diye burada çalışan insanlara karşı burada büyük bir kitlesel eylem yapmak büyük bir sonuç vermiyor maalesef. Pek çok yerde nöbet tutuyor arkadaşlar. Biz burada en azından kepçelerin girmesine engel olmaya çalışıyoruz ve bu projelere ilişkin yürütmeyi durdurma kararları almayı ümit ediyoruz.”
Mahkeme bilirkişi tayin edeceği için hukuki bir başarı elde edeceklerini düşündüğünü ifade eden Elginöz, “Biz haklıyız; bu tür yapılar birinci derece sit alanında yapılamaz. Dolayısıyla şimdilik mücadelemiz basın ve sosyal medya yoluyla fikirlerimizi açıklamak, durum hakkında sürekli güncelleme yapmak, ve davamızın delillerini daha da kuvvetlendirmeye çalışmak şeklinde. Önümüzdeki günlerde başka şeyler düşünülebilir” diye ekliyor:
“Dün, Koruma Kurulundaki yetkililer, projenin yeniden değerlendirileceği yönünde bir açıklamada bulundu. Önümüzdeki günlerde yeni bir inşaat çalışmasına girişmeden, belki de proje daha portatif, betonarme içermeyen, çok büyük yapılar olmayan, daha basit doğaya daha uyumlu bir düzenlemeye dönüşür diye umuyoruz.”
‘Betonsuz ve ekolojik çözümler hâlâ mümkün’
Phaselis’te aslında koruma altında olması gereken yerlerde bazen kirlilik ve güvenlik sorunlarının görüldüğünü teyit eden Elginöz, projenin muazzam maliyetine de dikkati çekerek işletme oluşturulması yerine daha ekolojik çözümlerin bulunduğunu kaydediyor:
‘Öncelik işletme değil koruma olmalı’
Halkın kullanımına açık ve girişleri ücretsiz dahi olsa sahillerdeki işletmeler veya “halk plajları” genellikle alanda kullanılan şezlong, şemsiye gibi kiralanan eşyaların yanı sıra su, diğer içecekler ve yiyeceklere fahiş fiyatlar koyabiliyor.
Bu sebeplerin yanı sıra çevresel ve kültürel değerlerin korunması için bölgedeki halkın plajda işletme olmasını istemediğinin altını çizen Elginöz, “Bu tür işletmelerin girmediği 30-40 kilometrelik bir kumsal bandımız kaldı. Buranın daha iyi korunarak, daha temiz bakılarak, böyle kalmasını istiyoruz, bizim talebimiz bu. Bakanlık önce burada koruyucu tedbir almıyor, sonra da koruma için böyle bir şey yapılıyor. Bu bize inandırıcı gelmiyor” diyor:
“Biz yıllardır burası böyle kalsın diye uğraşıyoruz” diyor Elginöz. “Buraları yine olduğu gibi koruyarak çok daha basit, çok daha güzel bir düzenleme yapılabileceğine inanıyoruz biz, hâlâ yapılabileceğine inanıyoruz. Bu kadar büyük bir proje bizi ürkütüyor ve böyle bir kullanımı burada doğru bulmuyoruz. Şu anda görüldüğümüz kadarıyla geri dönülmesi hâlâ mümkün. Buradaki betonlar da yıkılır, bir tanesi kalır tuvalet olarak. Benim talebim hepsinin sökülmesi, buraya yalnızca portatif bazı çözümler sunulması. Engelliler için de portatif tuvalet var. Ufak bir alana bir taş döşeyerek engeller içinde bir şeyler yapılabilir. Bizim talebimiz burada çok daha küçük çaplı şeylerin yapılması.”
Bu noktada Bakanlık’ın gelir elde etme kaygısı bulunduğunu hatırlatan Elginöz, “Ama bu bir şirket değil, bakanlık. Görevi önce kar elde etmek değil, önce kültür varlıklarımızı korumak, geliştirmek. O nedenle biz buralarda daha basit koruma önlemleriyle temizliğinin ve düzenlemesinin yapılabileceğini düşünüyoruz” diyor: “Buraya kurulacak işletmeyi kimin çalıştıracağı belli değil. Muhtemelen Turaş, yani Turizm Bakanlığının kendi şirketi çalıştıracak ama birilerine kiraya verip vermeyeceğini bilmiyoruz.”
Bakanlık: Doğaya veya tarihi eserlere zarar verilmiyor
Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan tartışmalara ilişkin yapılan açıklamada ise şunlar kaydediliyor:
“Antalya Phaselis Antik Kenti’nin bulunduğu alan, Birinci Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilmiştir. Phaselis Antik Kenti’nin tarihi ve doğal değerlerinin korunarak kontrollü ve sürdürülebilir bir şekilde sergilenebilmesi için söz konusu alanın kuzeyindeki Alacasu ile güneyindeki Bostanlık Koyu’nun ‘Phaselis Ören Yeri ve Bütünleyici Kıyı Alanı Çevre Düzenlemesi’ ile bu değerlerin gelecek nesillere aktarılması hedeflenerek projeler hazırlanmış ve bu projeler Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 13 Ekim 2022 tarih ve 14634 sayılı ve 15 Kasım 2022 tarih ve 14780 sayılı kararları ile uygun bulunmuştur.
Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Kararları ile uygun bulunan projelerin uygulanması işi Bakanlığımızca ihaleye çıkılmış, SA-FA Restorasyon Sanayi İnşaat Ticaret Ltd. Şti. firması işin yapımını üstlenmiş, 14 Şubat 2023 tarihinde sözleşme imzalanarak işin yapımına başlanmıştır.
Söz konusu çalışmalar, Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararları doğrultusunda Bakanlığımız ile Müze ve Kazı Başkanlığı‘nın denetiminde devam etmektedir. Doğaya veya tarihi eserlere herhangi bir şekilde zarar verme söz konusu değildir.”
Kim bu SA-FA?
30 Ocak 2023 tarihinde sonuçlanan ihale, İstanbul merkezli SA-FA Restorasyon Sanayi İnşaat Ticaret Ltd. Şti. firmasına verildi.
SA-FA, AKP‘nin kurucularından ve eski Bayındırlık ve İskan Bakanı Zeki Ergezen’in bir akrabasına ait. Ergezen’in ihale yasaklısı kardeşi Ali Haydar Ergezen‘in de bir dönem yöneticiliğini yaptığı şirket, 10 yılda kamudan toplam 242 milyon TL değerinde 34 ihale aldı.