Zeki KARATAŞ – Yusuf ÜÇAY
Kapitalizm kendi nesnel büyümesini tamamlamasını hiçbir zaman sonlandırmadan sürekli kazanmak ister. Biz buna Kapitalist ilerlemecilik diyoruz. Kapitalist ilerlemecilik, doğayı ve dolayısıyla da emeği sömürerek kendi maddi sınırlarına ulaşır. Ekolojik ilerlemecilik ise, insanın ve doğanın öznel bir parçası olduğu fikriyle, emek ve doğanın sömürüsüne karşı aynı yapısal tahakküm içinde gören tarihsel maddeci bir kopuş önerir.
- Kapitalist İlerlemeciliğin Sönümlenmesi:
Sanayi devriminden bu yana süregelen ilerleme miti, üretici güçlerin sınırsız büyümesiyle “uygarlığın” da gelişeceği varsayımına yaslanır. Ancak bu model, doğayı metalaştırarak, emeği ise sürekli artan üretkenlik baskısıyla yeniden ve yeniden değersizleştirerek, Kapitalizmin kendi krizlerini doğuran yapısal bir tükenişe yol açmıştır. Bugünlerde yaşadığımız iklim krizi ve toplumsal eşitsizlikler, aslında uzun süredir varolan ve yalnızca teknik değil, tarihsel bir paradigmanın çöküşünün göstergesidir. Emeğin varoluşu ve direnişi süreç içerisnde Kapitalizmin çöküşünün ve emeğin sosyalist ilerlemesinin sağlanmasını hazırlayacaktır.
- Emek ve Doğa Arasındaki Ortak Sömürü:
Marx’ın “emek” tanımı yalnızca insanın üretici gücü değil, aynı zamanda doğanın insan eliyle yeniden biçimlendirilme süreci şeklindedir. Kapitalizm, doğayı ve emeği sermayeye tabi kılar. Bu tahakküm ilişkisi doğanın tahribatı kadar, insanın da d0ğaya yabancılaşması anlamına gelir. Bu bağlamda doğanın sömürülmesi, insan sömürüsünün biçim değiştirilerek dışavurumudur.
- Ekolojik İlerlemecilik:
Yeni Bir Tarihsel Yön: Ekolojik İlerleme fikri, üretim hacmiyle değil, toplumsal ve doğal metabolizmaların uyumu ile ölçülmek durumundadır. Bu ilerlemecilik, klasik “doğaya egemen olma” düşüncesini değil, insanın doğayla tarihsel bağını yeniden kurma çabasını temsil eder. Bruno Latour’un deyimiyle artık “doğa” insanın dışında, edilgen bir zemin değil; tarihsel bir aktördür. (Aktör- Ağ Teorisi)
- İnsan-Doğa Birliğinin Ontolojik (Varlıkbilim) Temeli:
Modernizmin öznesi olan birey, doğadan koparılarak kurgulanmıştır. Oysa insan, biyolojik bir varlık olarak değil, maddi üretim süreci içinde de doğanın bir parçasıdır. Ekolojik ilerlemecilik, bu birliği yeniden hatırlatarak, hem ontolojik hem politik bir yeniden konumlanmayı önerir.
- Yeni Çağ ve Alternatif Ufuklar:
Ekososyalist yaklaşımlar, müşterekleşmiş üretim biçimleri, kent-kır dengesini gözeten toplumsal planlamalar ve doğanın hak öznesi olarak tanınması gibi önerilerle bu yeni çağın kurucu unsurlarını sunar. Artık mesele “doğayı korumak” değil, doğayı birlikte inşa ettiğimiz bir yaşam alanı olarak yeniden kurmaktır.