Yusuf ÜÇAY
Günümüz toplumunu köklü bir şekilde yeniden şekillendiren dijitalleşme dalgası, beraberinde getirdiği büyük potansiyelin yanı sıra, toplumsal yapının temel direklerini zorlayan ciddi riskleri de içermektedir. İnternet, mobil teknolojiler ve yapay zekâ uygulamalarının günlük hayatın her köşesine entegre olması, bireysel verilerin devasa boyutlarda toplanıp merkezileşmesine yol açarken; bu durum, bir “Dijital Monarşi”nin sessizce yükselişine ve potansiyel bir toplumsal çöküş senaryosuna işaret etmektedir.
1. Dijitalleşme ve Veri Güvenliği Paradoksu
Dijitalleşmenin hızı, veri güvenliği önlemlerinin gerisinde kalmaktadır. Her geçen gün artan siber saldırıların ölçeği, bu hassas dengeyi gözler önüne sermektedir. Örneğin, küresel çapta 2019’un ilk yarısında 4.1 milyar veri ihlali tespit edilmiş olması, bu tehdidin boyutunu açıkça göstermektedir. Şirketler için bir veri ihlalinin ortalama maliyetinin 3.92 milyon dolar seviyelerinde olması (2019 verisi), dijital ekonominin bu kırılgan zeminde ilerlediğini teyit etmektedir. Verilerin bu denli büyük ölçekte ve sıkça tehlikeye atılması, bireylerin dijital sistemlere olan temel güvenini sarsmaktadır.
2. Merkezi Veri Kontrolü ve Yönetimin Dönüşümü: Algoritmik Tahakküm
Merkezileşmiş devasa veri yığınları, yalnızca güvenlik riski taşımakla kalmaz, aynı zamanda iktidar sahiplerine (hükümetler ve büyük teknoloji şirketleri) eşi benzeri görülmemiş bir toplumsal denetim gücü sunar. Bu durum, yönetim biçimini de kökten değiştirmektedir:
Veri Odaklı Yönetimin Kontrol Gücü: Geleneksel bürokratik yönetimin yerini, bireylerin çevrimiçi aktiviteleri, konum bilgileri ve davranışlarına dair toplanan verilerle beslenen “veri odaklı yönetim” almaktadır. Bu veriler, algoritmik sistemler aracılığıyla analiz edilerek, hem ticari hem de siyasi amaçlarla toplumsal davranışları önceden tahmin etme ve yönlendirme yeteneği vermektedir. Örneğin, belirli bir sosyal kesimin politik eğilimlerini belirleyip, mikro hedefleme ile oylama davranışını etkileme çabaları, bu kontrol mekanizmasının siyasi izdüşümüdür.
Algoritmik Tahakküm: Yeni yönetim biçimi, geleneksel toplumsal kontrol mekanizmalarının (yazılı ve yazısız kurallar) yanına, bireyleri sürekli izleyen, sınıflandıran ve hedefleyen “algoritmik tahakküm” adı verilen yeni bir gözetim biçimi eklemektedir. Teknolojinin yanlış kullanımı, yüz tanıma algoritmalarının bazı etnik grupları yüksek oranda yanlış sınıflandırması gibi örneklerle kanıtlandığı gibi, sistemik ayrımcılığı artırma potansiyeli taşımaktadır. Yönetim, “ölçülebilir” metriklere aşırı odaklanarak biyoçeşitlilik kaybı veya yerinden edilme gibi karmaşık sistemik sorunları göz ardı edebilmekte, bu da uzun vadeli toplumsal ve ekolojik çözümleri engellemektedir.
3. Online Kumar ve Dijitale Entegre Suç Alanının Yükselişi: Verinin Silahlanması
Dijitalleşme, suç alanının da hızla evrilmesine neden olmuştur. Online kumar ve dolandırıcılık, dijital suçların ön saflarında yer almaktadır.
Sektörün Büyüklüğü ve Toplumsal Yıkım: Küresel kumar endüstrisi 2023’te 536 milyar dolara ulaşırken, bunun yaklaşık 132 milyar dolarını (%24,6) sanal kumar oluşturmuştur. Sanal kumar pazarının 2030 yılına kadar 150 milyar doları aşması beklenmektedir. Türkiye gibi ülkelerde sanal kumar oynayanların oranı %10.6 ile dünya ortalamasının üzerinde yer alırken, kumar bağımlılığı nedeniyle danışmanlık merkezlerine yapılan başvuruların büyük çoğunluğu (örn. YEDAM’a başvuranların %97’si erkek) genç ve orta yaş (26-35 yaş grubu en yüksek başvuru) grubunda yoğunlaşmaktadır. Bu durum, sadece bireysel mali çöküşlere değil, aynı zamanda ulusal düzeyde üretkenlik kaybına ve aile dramlarına neden olan bir toplumsal bağımlılık pandemisi yaratmaktadır.
Yasa Dışı Bahis ve Kara Para Aklama: Yasa dışı bahis ve kumar, aynı zamanda küresel bir kara para aklama mekanizması olarak da işlev görmektedir. Suç örgütleri, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı gibi yasadışı faaliyetlerden elde ettikleri parayı, karmaşık sanal bahis ve kumar sistemleri üzerinden dönüştürerek yasal hale getirmeye çalışmaktadır. Bu sitelerin sayısındaki büyük artış (bir ülkede 2024’te yasa dışı bahis ve kumar nedeniyle 375 binden fazla sitenin erişime kapatılması), bu suç ekonomisinin devasa boyutunu ve devletlerin denetim yeteneği üzerindeki baskısını göstermektedir.
Çalınan Veriler: Dolandırıcılığın Yeni Silahı: Dolandırıcılık, veri ihlallerinde ele geçirilen kimlik bilgileri, finansal detaylar ve kişisel alışkanlıklarla beslenen “hassas güdümlü füze” saldırılarına dönüşmüştür. Dolandırıcılar, sızan bu verileri kullanarak hedefli oltalama (spear phishing), kusursuz sosyal mühendislik saldırıları ve kimlik hırsızlığı gerçekleştirmekte, kurbanın güvenini kazanarak finansal varlıklarını kolayca ele geçirmektedir.
Sonuç: Dijital Monarşi’den Kaçınmak
Dijitalleşmenin sunduğu konfor ve hız, veri güvenliği riskleri, merkezileşmiş kontrolün toplumsal denetim potansiyeli ve online suçların yaygınlaşması gibi bedellerle gelmektedir. Merkezi veri sistemleri etrafında kurulan ve büyük teknoloji/devlet aktörlerinin elinde yoğunlaşan bu güç, bireyin bir veri noktasına indirgendiği bir “Dijital Monarşi”nin doğuşunu simgelemektedir.
Bu monarşi, toplumsal uzlaşının, demokratik tartışma kültürünün ve bireysel refahın zayıflamasına yol açarak, toplumsal çöküş riskini artırmaktadır. Bu döngüyü kırmak için; teknolojik sorumluluk, şeffaflık, hesap verebilirlik mekanizmalarının güçlendirilmesi ve bireylerin dijital okuryazarlığının artırılması elzemdir. Aksi takdirde, verinin silahlandırıldığı ve yönetimin algoritmaların hükmüne girdiği bir gelecekte, dijitalleşmenin vaat ettiği aydınlık çağ yerine, gözetimin karanlık çağına doğru ilerlemek kaçınılmaz olacaktır.